"Merhamet ise bambaşka bir şeydir; duygusallıkla hiç bir ilişkisi yoktur onun; acıyı dolaysız hissedip onu iyileştirici bir güce çevirebilme çabasının adıdır merhamet. Merhamet acımak gibi kaypak değildir. Güç verir insana ve şahit olduğun ıstırap her neyse onu iliklerine kadar hissettirir. Ardından harekete geçirir, çünkü ıstırabı sen de yaşamış gibi en ufak hücrene kadar hisseder ve onunla baş etmek için bütün gücünle mücadele edersin. Bu noktada neticenin ne olacağından bağımsızdır gelişen o büyük ve asil güç. Netice değil, acıyı dindirmek için o anki çabandır önemli olan... Cesur insanların işidir merhamet."
"Çünkü insanların çoğunun dinlemeyi bilmediğini keşfettim bir zamanlar. Çocukluğumdan beri farkındayım bunun aslında. Biliyor musun Tanya, karşılıklı konuştuğumuzu zannettiğimiz insanların birçoğu aslında sıranın kendilerine gelmesini bekler. Yani seni dinlemezler. Nasılsın dediklerinde bile, aslında kendilerinin nasıl olduğunu anlatmak isterler. Merak ettikleri senin nasıl olduğun değildir yani. Tümüyle egonun emrinde, muhattabını hiçe sayan, adaletsiz bir ilişkidir bu."
"Tanrıya olan iman hayat demekti, yaşamak demekti, aşk ve merhamet demekti. Herkesin imana ihtiyacı vardı ona göre ve imanı olmayanlar karanlıkta yol bulmaya çalışan ama bir türlü doğru yönü kestiremeyen körler gibiydi. İnsanları en kötü anlarında bile işte bu iman ve inanç ayakta tutuyordu."
"Bazen de bağırmak gerekir ama..."
"Evet ama yalnızca uzaktakilere bağırılır unutma. Hemen yanındaki insana neden bağırma ihtiyacı duyar ki insan?"
"Çünkü bazen yanımızdaki insanlar da bizi çıldırtacak kadar sağır olabiliyorlar."
"Hah işte şimdi oldu. Ama o anlarda duymayan insanların kulakları değil kalpleri, yalnızca kalpleri. Ve sen kalplerinizin arasına mesafe girdiğini hissettiğinde, yanındakine kendi kalbinden geçenleri duyurabilmek için bağırmaya başlarsın. Öteki kalbe ulaşmaya çalışmanın nafile çabasıdır bu. Kalpleri birbirine yakın olan insanlar bağırmaya ihtiyaç duymazlar Tanya, hatta çoğu zaman konuşmaya bile..."
"Başına gelen her şey senin onları nasıl karşıladığın, tekâmülün için bir fırsattır. Ve başına ne gelirse gelsin, herhangi bir şarta bağlı olmadan karşılık beklemeksizin vermek, acıyla baş edebilmenin ilk adımıdır sevgili Tanya. Kâinatın muhasebe dairesi oldukça cömert çalışır, daha ilk vermeye başladığın andan itibaren hep on katını alırsın."
"Müzik işte böyle bir şey" dedi Elvira. "Ruh halimize göre bizi bir anda kedere boğabildiği gibi, sonsuz sevince de taşıyabilir. Kocana olan hasretin okadar yoğun ki müziğin diğer kısımlarında ki çiçeklerin ve kuşların şarkısını duyamıyorsun. Ama onları duyacağın zamanlar da gelecek biliyorum."