Hz. Mevlânâ bir gün eve geldiğinde oğlunu üzgün görmüş. Sebebini sorduğunda ise oğlu, “Hiç…” demiş.
Hz. Mevlânâ tekrar dışarı çıkmış ve kapıda asılı bir kurt postunu üstüne geçirmiş. Oğlunun yanına gelip ellerini havaya kaldırmış ve kurt gibi ses çıkarmış. Oğlu da babasının bu yaptığına bakıp gülmüş...
Hz. Mevlânâ:
“Evladım, gördün mü?” demiş, “Dünya dertleri de böyledir. Kurt, aslında korkutucu bir hayvandır. Ama sen o postun arkasında babanın olduğunu bildiğin için korkmadın ve güldün. İşte dünya dertlerinin arkasında da Rabbinin hikmetinin olduğunu unutma ki, dünyanın fani dertleri seni çok üzmesin.”
Heva yılanı ciğerimi soktu.
Kendisine aşık olduğum sevgili hariç,
O yaranın ne doktoru var, ne okuyucusu...
Benim tedavim ve şifam ancak onun yanındadır.
"Aşk geldi adeta damarlarımda derimde kan kesildi..
Beni kendimden aldı, sevgiliyle doldurdu.
Bedenimin bütün cüz'ülerini sevgili kapladı.
Benden kalan bir ad; ondan ötesi hep O.."
Cennet Mekân Üstadımız Abdullah Baba (ks) Hz.leri;
“Âşık, aşk için şöyle der: Aşk atına binen kişi, hiç yorulup usanır mı? İşte bu at vücuttur. Aşkta Allah’a olan düşkünlüktür. Kul, Allah’a âşık olduğu için Allah’ın zikir meclisini arar. Allah’ı sevenleri arar. Allah’ı konuşanları arar. Allah’a muhabbet eden insanları arar. Allah’a gidebilmek için, gece gündüz uğraşır. Oturduğu yerde birisi gelip de: “Adın ne?” dese “Allah” der. Birisi tokat vursa “Allah” der. İşte âşık insan budur.