... Eski post-nişîn Veled Çelebi'nin Atatürk'ün toplantılarında, özellikle dil çalışmalarında, sıkça bulunduğundan bahsetmiştik. İşte Çankaya Köşkü'nde yine böyle bir dil çalışması toplantısında söz dönüp dolaşıp Mevlânâ'ya gelmiş, Atatürk şunları söylemiştir:
"Mevlânâ, Müslümanlığı Türk ruhuna intibak ettiren büyük bir reformatör. Müslümanlık aslında geniş mânâsıyla hoşgörülü ve modern bir dindir. Araplar onu kendi bünyelerine göre anlamış ve tatbik etmişlerdir. Sıcak bir iklimde oturan, suyu nadiren kullanan, genel bir hareketsizlik içinde ömür süren Bâdiye Arapları için günde beş vakit abdest ve namaz, çok ileri seviyede bir yaşama hareketidir. Hazret-i Muhammed insanları uyuşukluktan harekete sevketmiştir. Sarp dağlar, yüksek yaylalarda at koşturan, erimiş kar suları ile yıkanan Türkler için abdest ve namaz çok tabiî olmuştur. Mevleviliğe gelince o tamamen Türk geleneklerinin Müslümanlığa nüfuz örneğidir. Dönerek ayakta ve hareket halinde Allah'a yaklaşma fikri, Türk dehâsının en tabiî ifadesidir."
... Devlet İzbudak'ın naklettiği bir diğer hatırayı da burada muhakkak belirtmek istiyoruz. Şöyle diyor: "Babamın hafif buruşuk bir şapkası vardı. Bir gün Galata Köprüsü'nden geçerken eskiden tanıdığı bir hocaefendi selam vermediği gibi bir de ters ters şapkasına bakmış. Veled Çelebi'nin bu olay üzerine uzunca bir şiiri vardır.
Üniversiteden hocam olan Nuri Köstüklü beyefendinin Kazım Karabekir Paşa'nın eğitime verdiği değeri, Türk gençlerinin bilgili, şuurlu olması gerektiğini konu almış. Eğitimin şehirden uzak bölgelerde ve kaliteli olarak yapılması gerektiğine vurgu yaparak Karabekir Paşa'nın görüşlerine yer vermiştir.
"Kurtuluş savaşı" kavramının olayların yaşandığı 1919-1923 yıllarında kullanılan "İstiklal Savaşı" veya "Milli Mücadele" kavramını tam karşılaması mümkün değildir. Bugün sömürge Afrika ülkesinin esaretten kurtulmak için vermiş oldukları mücadele, tamamıyla İngiliz hakimiyetine girmiş olan Hindistan'ın esirlikten kurtulmak için verdikleri müçadele, "Kurtuluş Savaşı" olabilir. Ancak Türkiyenin Monduros Mütarekesi sonrası düştüğü durum, yukardaki ülkelerin düştüğü durumdan çok farklıdır. Türkler bu dönemde hürriyetini tamamen kaybetmedi, bir esirlik veya sömürğe dönemi yaşamadı. * Türklerin verdiği mücadele esirlikten kurtulmak için değil esarete düşmemek için verilen bir mücadeledir.
Bir devlet topraklarının işgalini engelleyemiyorsa elinden ordusu, haberleşmesi, ekonomisi alınmış demektir ve böyle bir devletin varlığından söz edilemez.
Karabekir Paşa'nın askerliği yanında bilmediğimiz eğitimci yönü bu kitapla ortaya çıkıyor. Savaş ve Ermeni terörünün geride bıraktığı yetimlerin eğitimiyle ilgilenmesi onun çelikten göğsünün içinde merhamet duygusu ve mücadele ruhunun aynı anda barındığını göstermektedir. Bu yönüyle Çocuk Esirgeme Kurumlarının fikir babası diyebiliriz. O, zor