Din yararlı, toplum dışı, topluma aykırı dürtüleri terbiye etmeye destek olmuştur, ancak yeterli sonuçlar getirdiği söylenemez. İnsanları, daha ahlaklı kılmadığı gibi, insanların acılarını azalttığı kadar, onlara acı da getirmiştir.
Her şeyin başlangıcı olan hipnoz sonrası anımsama güçlükleri çelişkilerinden başlayıp, haz ilkesi üzerinden ölüm dürtüsüne uzanan ve babanın öldürülmesi ve kökü kazınmaz suçluluk duygusu’nda noktalanan en zahmetli bir yol! Freud’un kendisini Musa ile özdeşleştirmesi, bilerek gerçekleştirilmiş, açıklaması olan bir olaydı.
Eskiden kendisini Christof Colombus ile karşılaştırmıştı. Fliess’e yazdığı bir mektupta şöyle der: Anlayacağın ben bilim adamı hiç değilim, gözlemci, denemeci, düşünür de değilim. Ben fatih ruhu olan, serüvenciden başka bir şey değilim. (...) (1 Şubat 1910 tarihli mektup) Colombus bir anakara bulmuş, ama ona adını vermemişti. Musa halkını kutsal topraklara götürmüş, ama kendisi oralara ulaşamamıştı. Freud, buluşlarından herhangi kazanımlar elde etmeyeceğinden emindi.