Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Osman Bodur

Osman BodurHadisleri Anlama Üzerine yazarı
Yazar
Çevirmen
Tasarımcı
0.0/10
0 Kişi
5
Okunma
0
Beğeni
552
Görüntülenme

Hakkında

Okurlar

5 okur okudu.
3 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Reklam
1. İslâmî Hükümlerin Genel Tabiatı Değişmeyen: Zamana ve mekâna göre değişmez sabit ilkeler. Inanç ve iman esasları gibi. Degişebilen: Zamanın ve mekânın ihtiyaçlarına göre ana hedeften kopmadan varılabilecek sonuçlar. Buna göre İslam fıhkı statik bir yapıda değildir. Onun dinamik bir yapısı vardır. Bundan maksat, İslâmî hükümler, asra ve zamana göre asıl gayeden kopmadan yapılabilecek makul ve tutarlı yorumlara açıktır. Nitekim ilk dönemlerde pratikte uygulanan ama daha sonra teşekkül etmiş bir ilim hüviyetine kavuşan fıkıh ilmi, İslâmî hükümlerdeki dinamikliği ortaya koyan en önemli delildir. Fıkıh kitaplarında yer alan icmâ, kıyas, sedd-i zerâi, istihsan, örf, maslahat gibi kurallar, Kur’ân ve sünnetteki hükümleri, içinde bulunulan zamana göre anlama ve yorumlama çabasının bir sonucudur. Bu noktadan hareketle ifade etmek gerekirse, Hz. Peygamber’in henüz hayatta olduğu dönemde bile sahabeden bazılarının Peygamber’in sözlerindeki illeti ve maksadı anlamak için çabaladığı görülmektedir. Sahabenin illetin peşine düştüğüne dair en önemli örnekliği, Allah Resülü’nün önünden geçen bir cenaze sebebiyle ayağa kalkmasıyla ilgili rivayette görmek mümkündür.
Rivayet-Dirayet Dengesi Kuramamanın Olumsuz Örnekleri
Sünnet, kendi devrinin argümanlarıyla o devre mesajımesajını sunduğu gibi, sözlerin arkasındaki ana maksat ve illetlerle de kıyamate kadar Müslümanların sorunlarını çözmeye çalışmıştır. Sünnetin bu yönünün ortaya çıkması da dirayetin işletilmesine bağlıdır. Tarihî arka planda dirayet rivayet bütünlügünü ihmal etmenin neticesinde oldukça ilginç
5. Mezhepler Arası ihtilafa Bir Örnek Mezhepler arası tartışmalara örnek olması açısından şu olayı nakletmek isabetli olacaktır: İmam Şafii’ye ait bazı içtihatlar şöyledir: -İnsan vücudundan çıkan kan abdesti bozmaz. -Bir insanın eli, kendisine nikâh düşen bir kadına değdiğinde o kimsenin abdesti bozulur. Ebü Hanife Hazretleri ise tam
12. Hadislerin Yazılması Kitabetü'l-Hadis konusu hadis ilminin tartışmalı konuları arasındadır. Hz. Peygamber ilk başta hadislerin yazılmasını yasaklamıştır. “Benden bir şey yazmayın. Yazan varsa onları imha etsin.” buyurmuştur. İlk başlarda Kur’ân’la karışma endişesinden ötürü buna müsaade edilmemiş, fakat daha sonraları bu endişe zail olunca Allah Resulü buna cevaz vermiştir: Mesela Mekke fethin de, Ebü Şah için hutbenin yazılmasına müsaade etmiştir. Sahabe döneminde hadisleri yazan kimseler olmuştur. Yoksa hadisler sonradan yazıya geçirilmiş değildir. Sahabe döneminde hadislerin yazıldığına dair değişik örnekler vardır: Abdullah b. Amr’ın es-Sahifetüs sadıka, Ali b. Ebi Talib’in sahifesi, Sa’d b. Ubade’nin sahifesi, valilere ve zekât memurlarına Allah Resulü’nün yazdığı mektuplar, Allah Resulü’nün devlet reislerine yazdığı davet mektupları, Hudeybiye Anlaşması gibi yazılı metinler. Bunlar Muhammed Hamidullah’ın elVesaiküs-siyasiyye adlı eserinde toplanmıştır. Şimdi hadislerin yazılmasıyla alakalı bu kadar malzeme varken, sırf ilk başta henüz Kur’ân’ın yoğun olarak indiği bir dönemde Allah kelamı ile beşer sözü karışır diye yazılmasına sıcak bakılmaması emrini sabit ve değişmez zannedip dinin anlaşılması ve yorumlanmasıyle ilgili bize gelen bunca rivayeti sonradan oturulmuş ve yazılmış birer uydurma metinler şeklinde anlamak ilmî anlamda çıkmaza girmektir.
Bir gün İmam Şafiî İmam Azam’ın medfun bulunduğu Bağdat’ta sabah namazı kılarken kunut duasını okumayı terk etmiş, bunun sebebi sorulduğunda da, “Ebü Hanife’nin huzurunda ona muhalefet etmekten hayâ ederim!” demiştir. Burada üzerinde durulması gereken asıl nokta şudur: İmam Şâfiî, kendi görüşünü, yani dînî yorumunu asla din yerine koymamıştır. Onun yaptığı, Peygamber’den nakledilen bir uygulamayı yine ondan nakledilen başka bir uygulamaya tercih etmekti. Bunda ise zaten bir sakınca yoktur. Bu yönüyle mezheplerin içtihat farklılıkları bir rahmettir. Zira Peygamber’in bütün hayatım bir insanın yaşaması mümkün değildir. Fakat Müslümanın kendisine çizilen esnek alan etrafinda dolaşarak, alan ihlali yapmadan Müslümanca yaşaması imkân dâhilindedir. lı. Mezhepler Arası ihtilafın Boyutu Zaten mezhepler arasındaki ihtilafların küllî esaslarda değil cüz'i olaylarda söz konusu olduğu açıktır. Mesela bütün mezheplere göre namaz kılmak farzdır. Herkesin üzerine bir borçtur. Fakat kimisine göre sabah namazında kunut okunabilir, kimisine göre okunmaz. Bazı imamlara göre hazarda ve seferde namazlar cemedilebilir. Diğer âlimler ise bunu bazı mekânların kayıtlar. Görüldüğü gibi bütün bu tartışmalar, ibadetin özü hakkında değil, onun etrafındaki cüz'i hükümler hakkındadır.
Reklam
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok