Oldukça yavaş şekilde namaz kılan bu kişinin belirmeye başlayan ve yıpranmış bir haritayı anımsatan yüzü, "otuz üç sene tacında tevhid parlatan" yorgun ve hasta bir savaşçıya aitti; sâbık sultan Abdülhamid Han'a...
.
Korkunç bir tip değil mi? Oysa kalbi güzel ve kavidir.Kafkas dağlarında adı efsane gibi dolaşan bu yiğidin adı : Benoa Baysangur'dur.
Şeyh Şamil tutsak düştükten sonra mücadelesini devam ettiren korkunç mücahid ondan başkası değildir. Öyle ki girdiği çarpışmalarda bir gözünü,bir kolunu ve bir ayağını kaybetmiştir. Buna rağmen cihada devam ettiği için Çeçen savaşçılar kendisine "Taştan Adam" lakabını takmıştır.
En son 1861 yılı başında rusların dokuz taburla saldırıya geçtiğini duyan Baysangur, eli ayağı kolu olmadığı için kendini atının eğerine bağlatarak 1500 mücahidle işgalci rusların üstüne atılmıştır. Onu tutsak eden Tümgeneral pavel kempert, bu cengaveri görünce şaşkına dönmüş ve Kafkas Müslümanlarının tekrar kıyama kalkmasından endişe ederek idam ettirmiştir.
Korkusuz ruhu şad, mekânı şehidler serdarı Hz. Hamza otağı olsun🌹
Unuttuk İlhan'ı Kara Oğuz'u,
İşledik seni göz bebeğimize.
Bağışla ey şef'î kusurumuzu, bin küsür senelik emeğimize.
Nedense kimseler dinlemez eyvah!
O kadar saf olan dileğimizi.
Bir ummi isen de Yâ Resulallah,
Ancak sen okursun yüreğimizi.
Yapamaz Ertuğrul evladı sensiz,
Can verir, Cânânı veremez Türkler.
Ebedî hâdimü'l- Haremeyniniz,
Ölsek de Ravzan'ı ruhumuz bekler!
Günlerce süren açlığa, ihanete, silah ve mühimmat eksikliğine rağmen Medine direniyordu... Son silah, son askere kadar Ravza savunulacaktı. İşte bu kadar anlarda haklı olarak koca dünyada yapayalnız kaldıklarını düşünen bir Türk subayı başını Peygamber efendimizin kabrinin bulunduğu yere yaslayarak dertli bir şekilde ağıt söylüyordu. Göz pınarlarından süzülen gözyaşları dizlerine düşerken ağızdan çıkan sözcükler Türkler'in bin yıllık mücadelesini özetliyordu.
Bekir Develi ile Peynir Gemisi programında denk geldiğim ve dinlerken vay be diyerek merakla dinlediğim güzel insan Ozan Bodur ile tanışma kitabımdı. Yazarın tane tane anlatımı ve güzel üslubuyla Sultan Abdülhamid Han'ı bu kitaptan okumanızı tavsiye ediyorum.
2.Abdulhamid Han'ın şehzadelik yılları, şahsiyeti, devlet adamlığı, sultan oluşu, devleti tekrar düzenlemesi, zihin dunyası ve hilafet siyaseti gibi konular ele alınmış ve çok güzel anlatılmış. Onun nasıl yenilikçi bir devlet adamı olduğuna şahit olacaksınız.
Abdülhamid Han’ı anlamak” dediğimiz şey o döneme dair onun verdiği mücadeleyi bilmekte saklıdır.
Keyifli okumalar...
“Tarihi sevmiyorum, ilgimi çekmiyor” diyenlerin ilgisini uyandıracak kadar ilgi çekici bir eser. Usta bir kalem, gerçeğe yakın bir kurgu ve akıcı anlatım. Bir kitapta aranan her özelliğe sahip. Tek oturuşta bitebilecek bir kitap. Sizi olayların yaşandığı zamanlara, mekanlara görüren sürükleyici bir kitap. “Tarihi, tarihi romanlarla seversiniz ama öğrenemezsiniz “diyen bir yazar. Ve, “Kusursuz kurgunun yalnızca Allah tarafından yazıldığına inanan bir yazı işçisinin” muhteşem kurgusu... Ölmeden önce mutlaka okunması ve okutulması gereken bir kitap.
Kitap genellikle Abdülhamid Han'ın günlük hayatından, neleri sevdiğinden, fiziksel, kişisel özelliklerinden, hobi olarak yaptıklarından aile üyelerinden ayrıntılı bahsediyor, tarihi bilgileri beni pek tatmin etmedi diyebilirim az öz bir şekilde siyasi olayların üzerinde geçiyor ama genel itibari ile güzel sürükleyici bir kitaptı.