Yoğun bir şekilde ormanlarla kaplı olan dağ etekleri, güzelliklerini seyyahların temaşasına sunmaktaydılar.Dünya, gecenin sükunetini sonuna kadar kanmıştı ve şimdi gündüz, neşeli gürültüsü ile bizimle konuşmaktaydı.
Hindistan'ın tozlu ovalarından sonra, Orta Asya bozkırlarının özgürlüğünden veya Arap çöllerinin ihtişamından hiç haberi olmayan sonsuz bir arazideki yalnızlıktan sonra, Himalayalar'ın eteklerine doğru tırmanmak muhteşem bir duyguydu.
Peygamberimizin bize açıkladığı üzere her insan, kadın erkek, kendi mükemmelliği ile dünyaya gelir. Fakat hayatımız süresince çoğumuz bu mükemmelliği ve dolayısıyla da ruhlarımızı bozarız. Bundan dolayı dinî inancın en aslî gayesi, çoğu insanın inandığı gibi, doğası gereği dinamik değildir; yani gittikçe daha yüksek bir mükemmeliyet seviyesine yükselmek değildir. Aksine statiktir; kişinin Benliği'ni koruması, doğumumuzdan itibaren bize bahsedilmiş olanı muhafaza etmesi ve ortaya çıkarmasıdır.
İslam insanları birbirlerine ne kadar güzel kardeş kılıyor.Kitabı okurken düşündüğüm tek şey bu olabilir. Müslüman olmasa aynı duyguları hissedemeyeceğim bu iki kişinin vefat etmiş olmasına üzüldüm.Sanki bir roman kahramanı hem kendi hayatının romanını hemde ölümünü aynı kitapta okumak insanoğlunun ne kadar geçici olduğunun gözler önüne serilmesi.Kitabın iki kısımdan oluştuğunu birinci kısımda Muhammed Esed in ikinci kısımda eşi Pola Hamide Esed in yaşadıklarını anlattıkları bir Hatırat kitabının olmasının yanında birinci kısmın su gibi aktığını söylemeliyim. Esed in çok hareketli ve sıradanmış gibi anlattığı olaylarla geçen bir ömür...İlkini okumaya cesaret edemesemde şimdi Esedin inanç yolculuğunu merak ediyorum..
Mekke'ye Giden Yol'un ikinci kitabı. Esed'in üslubunun olmadığı bölümler bariz belli oluyor. Ama onun hayatı üzerinden i dönemi okumak damağımda ayrı bir tat bıraktı. Kendi içinize dönük bir soru çok soru sorma ve cevap arama ihtiyacı da hissedebilirsiniz. Cenneti Arayan Adam da belki bununla birlikte okunması iyi olabilir.
Mekke’ye Giden Yol’u iki defa okumuş ve beni etkileyen kitaplar arasında ön sıralara yazmıştım. Bu klasiği okuyup beğendiyseniz Kalbin Yuvaya Dönüşünü de okumanızı tavsiye ederim. Elbette edebi yönü ilk kitap kadar iyi değil ama 20. yüzyılın en önemli müslüman entelektüellerinden birini tam olarak tanımak ve onu anlayabilmek için bu kitap da okunmalı. Mübarek toprakları yuva olarak nitelendiren, İslami bir devletin (Pakistan’ın) kuruluş rüyasına yıllarını ayıran, orada uğradığı hayal kırıklığıyla 6-7 ülkeyi daha mesken edinirken kendini tanımaya çalışan bir mühtedinin hikayesi bu. Son eşi kitabın sonlarına doğru Esed’in Türk kökenli olduğunu belirterek sürpriz yapmasına rağmen, etkilenmesinin daha çok Araplardan ve Hind yarımadası müslümanlarından olduğu kitaptan anlaşılabiliyor. Başta Abdülaziz İbn Suud olmak üzere Suud kraliyet ailesiyle yakınlığı olan, Muhammed İkbal’in yakınında bulunan, Pakistan kurulurken Mevdudi’yi Hindistan’da kalan bölgede muhtemel bir ölümden kurtararak Pakistan tarafına geçiren, Zeki Yamani ile çok yakın dostluk kuran, Habib Burgiba’nın, Ziya ül Hak’ın misafiri olan bu ilginç ve yetkin müslüman entelektüelin hareketli hayatının ikinci yarısı; buyrun, okuyun.