Raif Karadağ

Petrol Fırtınası author
Author
8.5/10
99 People
329
Reads
25
Likes
2,849
Views

Newest Raif Karadağ Quotes

You can find Newest Raif Karadağ quotes, newest Raif Karadağ book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Bizans'ın Siyaseti
Bizans diplomasisi, imparatorluk hudutları boyunca yaşayan kavimleri din ve siyaset vasıtası ile kendisine celp ve kendi medeniyetine ithal ederek, sonunda tamamen veya kısmen tâbiiyetine almak ve hatta onu Bizans potası içinde yok etmek gayesini güderdi. Bizans devletinin siyasetinin bir cephesi de, kendi hudutlarına yakın ve civar mahallerde yerleşmiş olan ırklar ve kavimler arasında her türlü hile ve desiseye başvurarak, birbirleri aleyhine kışkırtmak ve onlar arasında cereyan eden çatışmalardan bi'l-istifade, zayıflayan düşmanlarını dilediği şekilde ezmek şeklinde ve istikametinde ifade edilebilir.
Timurlular ve İngilizler
1644 yılında, yani Timurlular saltanatının en kudretli ve haşmetli devrinde Şah Cihan, muhteşem Kanuni Sultan Süleyman'ın Fransızlara verdiği basit imtiyazlar kabilinden bir imtiyazı İngilizlere verdi. Böylece Hint-Ingiliz şirketine Bengal'de ticaret müsaadesi bahşetmiş oldu. XVIII. asırda İngilizler, Türk-Moğol saltanatını, sıkıştıra sıkıştıra, hudutlarını saltanatın merkezî hükümeti olan Delhi'ye kadar indirdiler. XIX. asrın başından itibaren çaresizlik içindeki saltanat, İngiliz-Hint şirketinin himayesini resmen kabul ederek şirketin verdiği aylıkla geçimini sağlayan bir memur durumuna düştü.
Reklam
Türklerin En Yüksek Devresi
İslâm tarihinde Türk devresinin gerek haşmet, gerekse siyasi ve askerî azamet ile birlikte servet ve medeniyeti itibarıyla da en yüksek devresi, X. Hicret asrıdır. İşte bu tarihte, Osmanlı Türklerinin tahtında Kanuni muhteşem Sultan Süleyman Han, Timurlular tahtında ise Ekber Şah bulunuyordu.
Müslümanın Tarifi Türk'tür!
Türkler İslâmiyet'i kabul ettikleri günden itibaren nasıl bu ulvi din'in itilâsına çalışmışlar, bu uğurda nasıl hiçbir fedakarlıktan çekinmemişlerse, Osmanlı İmparatorluğu devrinde de aynı azim ve cesaretle mücadele etmişler, Allah için, Allah yolunda fetih için kılıçlarını kınlarından çekmişler, kullanmışlar ve Allah'ın inâyeti ile de Hristiyanlık aleminin ehl-i salip fikrini, takrîben yedi asır müddetle, İslâm'ın üzerinden uzak tutmuşlardır. Hristiyanlık aleminin Müslüman derken Türk'ü kasdetmesinin sebebi de böylece meydana çıkmaktadır. Hristiyanlık için Müslüman'ın tarifi sadece Türk'tür.
Türkler ve Haçlı Seferleri
Türkler, İslâm aleminin bu iki cephesinde, yani garp ve cenup cephelerinde, Bizanslılardan başlayarak her türlü Hristiyan kavimlerle on asırdan fazla bir müddet çarpışmışlardır. Ve bugün hala çarpışmakta devam etmektedirler; ancak, günümüzdeki çarpışma silahlı bir çarpışma değildir. Bu çarpışma, Fransa büyük ihtilalinden sonra gelişen milliyet fikrinin hakim olduğu devirlerden başlayarak gelen, Osmanlı içtimai nizamını mahvetmek, Osmanlı devleti hudutları içindeki gayr-i Müslim unsuru ayaklandırmak şeklinden, imparatorluk dağıldığı için uzaklaşmış; çatışma, sadece manevi ve içtimai sahaya inhisar etmiştir. Ehl-i salip (haçlı) seferleri XIII. asır sonlarına kadar iki yüzyıl devam etmiştir. Ehl-i salip seferlerinde Hristiyanlara en çok mukavemet eden, yani bu mutavassit cephede İslâm alemini en çok müdafaa edenler yine Türkler, Türk sultanları, Türk ümerası, Türk beylikleri ve Türk mücahidleri olmuşlardır. Ehl-i salip muharebelerinin ve hayasızca savletlerin, böyle altı-yedi asır süren uzun bir fâsılaya uğraması, yine Türklerin himmet, gayret, cesaret ve büyük bir imparatorluk kurmak maksadı ile ve İslâm için fî-sebîlillah mücadelelerinin neticesidir.
Türklerin Üç Gayesi
Türklerin, İslâm aleminde üç türlü siyasetleri olduğu istihraç olunabilir. 1. İslâm aleminin hakiki hakimi, yani dinî ve siyasi reisi olmak. (halifelik) Türkler, İslâm ile müşerref oldukları andan itibaren daima İslâm'ın koruyucusu, kuvveti ve kudreti durumunda bulunmuş ve İslâm'ın yükseliş ve satvetine tek dayanak haline gelmiştir. Bu sebeple, Orta Şark'ta kurulan Türk devletlerini idare eden bütün Türk sülalelerinin tek hedefi halifelik makamı olmuş ve bu siyasetlerini, zor'a değil, yumuşak ve sevdirmek esasına, daha doğru tabiri ile sıhriyet esasına bina etmek istemişlerdir. 2. Garb'a doğru yürüyerek, bir zamanlar cihanın tek hakimi Roma imparatorluğuna, Diyar-ı-Rum'a sahip olmak; İstanbul'u fethetmek. Türkler, fiili olarak İslâm'ın başına geçmişler ve bu sıfa- tın alemdarlığını da İstanbul'u fethederek tarsîn etmişlerdir. Zira İstanbul'da, Hristiyanların mukaddes şehrinde bir daha taht'a oturan Sultan Mehmed Han, takip ettiği siyaseti ile bu hususu bilfiil gerçekleştirmiş ve Osmanlı İmparatorluğunun temel prensibi haline sokmuştur. 3. Hindistan'a doğru yürümek, cihanın en zengin hazinesi olan bu efsanevî kıtayı taht-ı idaresine almak. Türklerin, bu üç tarz-ı siyasetlerinden hilafet siyaseti, Şark meselesine doğrudan doğruya dahil değil ise de, İstanbul'a yürümek, Şarki Roma imparatorluğunun merkezini fethetmek ve böylece bu imparatorluğa sahip olmak gayeleri ve Hindistan'a hakim olmak emeli Şark meselesinin belli başlı unsurlarındandır.
Reklam
166 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.