Raif Karadağ

Raif KaradağPetrol Fırtınası author
Author
8.5/10
99 People
323
Reads
25
Likes
2,754
Views

Raif Karadağ Posts

You can find Raif Karadağ books, Raif Karadağ quotes and quotes, Raif Karadağ authors, Raif Karadağ reviews and reviews on 1000Kitap.
Türklerin Üç Gayesi
Türklerin, İslâm aleminde üç türlü siyasetleri olduğu istihraç olunabilir. 1. İslâm aleminin hakiki hakimi, yani dinî ve siyasi reisi olmak. (halifelik) Türkler, İslâm ile müşerref oldukları andan itibaren daima İslâm'ın koruyucusu, kuvveti ve kudreti durumunda bulunmuş ve İslâm'ın yükseliş ve satvetine tek dayanak haline gelmiştir. Bu sebeple, Orta Şark'ta kurulan Türk devletlerini idare eden bütün Türk sülalelerinin tek hedefi halifelik makamı olmuş ve bu siyasetlerini, zor'a değil, yumuşak ve sevdirmek esasına, daha doğru tabiri ile sıhriyet esasına bina etmek istemişlerdir. 2. Garb'a doğru yürüyerek, bir zamanlar cihanın tek hakimi Roma imparatorluğuna, Diyar-ı-Rum'a sahip olmak; İstanbul'u fethetmek. Türkler, fiili olarak İslâm'ın başına geçmişler ve bu sıfa- tın alemdarlığını da İstanbul'u fethederek tarsîn etmişlerdir. Zira İstanbul'da, Hristiyanların mukaddes şehrinde bir daha taht'a oturan Sultan Mehmed Han, takip ettiği siyaseti ile bu hususu bilfiil gerçekleştirmiş ve Osmanlı İmparatorluğunun temel prensibi haline sokmuştur. 3. Hindistan'a doğru yürümek, cihanın en zengin hazinesi olan bu efsanevî kıtayı taht-ı idaresine almak. Türklerin, bu üç tarz-ı siyasetlerinden hilafet siyaseti, Şark meselesine doğrudan doğruya dahil değil ise de, İstanbul'a yürümek, Şarki Roma imparatorluğunun merkezini fethetmek ve böylece bu imparatorluğa sahip olmak gayeleri ve Hindistan'a hakim olmak emeli Şark meselesinin belli başlı unsurlarındandır.
Türk, İslâm aleminin beyi ve han'ı olmakta gecikmedi!
Türklerin İslâm alemine girmesinden, yani III. Hicret asrından itibaren, Şark meselesinin İslâmiyet bakımından en mühim unsuru Türkler olmuştur. Şark meselesinde İslâm'ın müdafi vazifesini Türkler deruhte etmişlerdir. Denilebilir ki, III. asırdan başlamak üzere, Şark meselesi, bir Türk-Hristiyan mücadelesidir. Filvaki, Rum kayzerliği (Bizans) aleyhine harbe giden halifelerin ordularının kumandan ve efradından ekserisi Türk cengaverleri idi. Çok eski ve köhne bir medeniyetin sahibi olan İranlılar, cenk ve kavgadan uzaklaşarak fikrî hareketler ve ticaretle meşgul oluyorlardı. Sâmi ırktan olan Araplar ise, beklenmeyen ilk genişlemeleri ile kazandıkları servet ve refahtan istifade etmeyi harp ve mücadeleye tercih ediyorlardı. Sanatı askerlik olan Türk'e gelince, o, muharebelerden ve kavgadan hiç bıkmıyordu. Askerliği sayesinde Türk, İslâm aleminin beyi ve han'ı olmakta gecikmedi.
Reklam
Kudüs'ün Fethi
I. Hicret asrının başlarında (VII. Miladi asır) Kudüs'ün Müslüman gazileri tarafından zabtı, İslâm halifesinin Kudüs'e galip ve muzaffer bir kumandan olarak girmesi ile Şark meselesi açılmış oldu.
Şark Meselesinin Başlangıcı
Tarihte Şark meselesi diye adlandırılan ve Hristiyan Avrupa tarafından yürütülen siyasetin en mühim unsurunu, Mukaddes Topraklar ve bu toprakların İslâm'ın eline geçmesi teşkil etmektedir. Mukaddes Toprakların Türk unsurunun eline geçmesi, bu ırkın idare ve harp kabiliyeti yanında büyük medeniyetlerin de kurucusu olması, Avrupa'yı, gerek Mukaddes Topraklar üzerinde vücut bulmuş, gerekse bu topraklara giden ticaret yollarını ellerinde bulundurmuş olan bütün İslâm-Türk devletlerine karşı Hristiyanlığı müşterek bir cephe tutmaya mecbur etmiş ve böylece Şark meselesi dediğimiz mesele vücut bulmuştur.
Şark Meselesinin 2 Tarifi
Şark Meselesini daha kolay anlaşılır, daha maddi ve mahdut mefhumuna irca edersek, iki türlü tarif edebiliriz: 1. Şark meselesi, Hristiyan Avrupa milletlerinin Müslüman Şark milletlerini iktisadi ve siyasi nüfuz ve hükmü altına almak maksadından meydana gelen tarihi meselelerin hepsidir; 2. Avrupa devletlerinin Osmanlı İmparatorluğunu, sebepler ihdas ederek parçalamak ve zaptetmek arzusundan ve Osmanlı idaresi altında bulunan muhtelif milletlerden bazılarının istiklallerini temin etmek istemelerinden meydana gelen tarihî meselelerin heyet-i mecmuası, Şark meselesi adını almıştır.
Ehl-i İslâm ile gayr-ı müslimler...
Deriyo'ya göre, Şark meselesinin mana ve mahiyeti "ehl-i İslâm ile gayr-ı Müslimlerin" kavgasıdır. Yani, Edvard Deriyo, Şark meselesini bu vadiye irca etmektedir. Deriyo'nun Şark meselesi hakkındaki fikrini şöyle izah etmek mümkündür: "Şark meselesi, Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u feth ve İstanbul'a ayak basması ile değil, Hz. Muhammed'in (s.a.v) dünyaya gelmesi ile birlikte doğmuştur. Bu cihetle, Şark meselesi, bir İslâm meselesi demektir. İslâm'ın Avrupa'da ve Asya'da ric'at etmesi, Şark meselesini tevlit etti."
Reklam
Şark Meselesi
Şark meselesi, dünya tarihçileri nazarında, Hazreti Nuh'tan başlayan ve günümüze kadar devam eden bir mesele olarak ele alınmakta ve o istikamette değerlendirilmektedir.
İngiltere'nin Harici Siyaseti
İngiltere'nin haricî siyaseti şu üç cümle ile hülasa edilebilir. 1- Denizleri kendi ticaret filolarına serbest veya hakimiyetinde bulundurmak; 2- Hammaddesi bol, binaenaleyh alınıp, yerine mamul eşya satabilecek müstemlekelere malik olmak; 3- Müstemlekelerin her türlü menbaalarından istifade etmek.
271 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.