Jerusalmy, Ecole Normale Supérieure'den mezun olduktan sonra Sorbonne'de İsrail İstihbaratı üzerine kariyer yaparak alışılmadık bir geçmişe sahip oldu.
Günümüzde İsrail'de bir antika kitap satıcılığı yapmaktadır.
Daha önceki iki farklı kitabından sonra "Mozart'ı Kurtar"ı yazdı. İlk romanı Cachan, 2013'te Ecole Normale Supérieure Edebiyat Ödülünü aldı.
İster tapınak ister gemi inşa etsinler, ister anatomiyi ister yıldızları incelesinler, ister tarlayı sürsünler ister şiir yazsınlar, insanlar aynı mücadeleyi sürdürürler. Neden bunu beraber sürdürmesinler ki?
Yoksul insanlar kendilerine hediye verilmesine alışkın değildir. Özellikle de kitap. Bu gizemli nesneler zenginlere ve beylere ayrılmıştır. Onlar ki yoksulları merdivenin aşağısında tuttukları sürece güçlü ve varlıklı kalabilir. Köylü ve işçilerin fazla şey bilmeleri söz konusu bile değildir. Çünkü o durumda hesap sorarlar. Bunun hiçbir zaman gerçekleşmemesinden emin olmanın çok basit bir yolu var. Yüzyıllardır işe yarayan bir yol: Onları cehaletin içinde tutmak.
“Niçin, nasıl olduğunu bilmemek hiçbir şeyi değiştirmez. Cehalet kimseyi boğmamıştır. Kanıtı ise herkesin havanın nereden geldiğini bilmeden gayet güzel nefes alabilmesidir.”
“Kör numarası yapan, hiç bir şeyi görmek istemeyen bir toplum. Adaletsizliği ve acıyı görmezden gelen. Vizyonu olmayan. Ve uyruklarına hükmetmek için gözlerini bir bantla kapatan. Cehalet bandı.”
Kitabı bir saatte bitirebilir, ve ansiklopedinin mucidinin hikayesi ve bir çok ilham verici küçük hikayelerle zamanınızı harika değerlendirebilirsiniz. Bir eğitimci olarak maalesef bazen toplum adına endişeleniyoruz, ve hepimiz ne olacak bu ülkenin hatta dünyanın hali diyebiliyoruz. İşte bu tıkanıklara, bu mücadeleci insanların yaşam öyküleri ilaç gibi geliyor.
Denis Diderot, düşünce suçu üzerine hapishaneye düştükten sonra aralarındaki gardiyanla olan diyalog üzerinden cehaleti en büyük düşmanı belirleyip , tüm insanların cahil olarak özgür kalamayacağını bildiği için, her şeyi yazan büyük bir kitap düşünmüştür. Bu kitabın nasıl ortaya çıktığını belirten mini biyografi tadında bir kitap. Ayrıca kitabın sonunda olan kısa bir kaç hikâyede gayet güzeldi. Bir çırpıda okunabilecek bir eser.
Kitaba baaayıldım şahane bir kitap. Denis Diderot’un fikirlerine ve düşüncelerine aşık oldum. Karşımda olsa da Diderot’la çay içsem, dünya üzerine konuşabilsem. Ama zamansal olarak mümkün değil. Dünyadan böyle bir kişinin geçip gittiğini bilmek bile güzel.
Hayatını cehaleti yenmeye adamış, hapse girmiş ama vazgeçmemiş hiçbir zaman. Kitaptaki en güzel sahnelerden biri de yıllar önce tanıştığı ve sadece ‘A’ harfini öğrettiği küçük kızın (Loiuson) üzerinde bıraktığı etki. Sahne diyorum çünkü tiyatro izler gibi canlandırdım gözümde kitabın bu bölümlerini. Louison büyür ve yıllar sonra kendisine öyle bir iyiliği dokunur ki …
Diderot farkında değildir ama yıllar önce Louison’ın üzerinde onun hayatını değiştirecek bir etki yaratmıştır. Ve yıllar sonra Louison onun için çok güzel bir şey yapar.
Genel olarak kitapta Diderot’un halkın eğitimine verdiği önemi görüyoruz. Diderot; eğitimin herkes için ulaşılabilir olmasını, insanlığın gelişebilmesi için bireysel değil toplumsal bir çabanın gösterilmesini, bir toplumda eğitimin yanında ahlakın da olması gerektiğini belirtmiştir. Diderot der ki: “Yevmiye alan işçi sefilse, ulus da sefildir.
Son bir not: Bu kitap okullarda başucu kitabı olmalı!