Rebecca Skloot, The New York Times Magazine'de çalışmasıyla ortaya çıkan ödüllü bir bilim yazarıdır. Anlatı bilimi üzerine uzmanlaşmıştır ve akvaryum balığı cerrahisi, doku sahipliği hakları, ırk ve tıp, gıda politikaları ve Manhattan'daki vahşi köpek paketleri dahil olmak üzere çok çeşitli konuları araştırmıştır. En İyi Amerikan Bilim Yazma 2011'in ortak editörlerinden biridir.
Bugün insanlar Hopkins’in siyahi toplulukla olan ilişkisinin geçmişini konuştuğunda , çoğunun en büyük kusur olarak gösterdiği hikaye Henrietta Lacks’inki oluyor. Beyaz bilim insanları tarafından vücudu sömürülen siyahi kadın diye anlatıyorlar.
"İncil'de dediği gibi," diye fısıldadı, "insanoğlu bu dünyaya gelirken hiçbir şey getirmedi ve giderken hiçbir şey götürmeyecek. Bazen kendimizi fazla kaptırıyoruz. Endişelenecek hiçbir şey yokken bile kendimize endişelenecek bir şeyler yaratıyoruz.
Henrietta’nın hücreleri, 1960’ta Rus uzay programı dahilinde yörüngeye oturtulan ikinci uydu ile uzaya çıktı ve bundan hemen sonra NASA, Discoverer XVIII uydusu ile şişeler dolusu HeLa’yı uzaya boşalttı.
Kendi vücuduna ne yapılacağına karar vermek insanoğlunun elinden alınamayacak bir hakkıdır. Bu insanların kendilerine yapılan iğnenin içinde ne olduğunu bilmeye hakkı vardı ve eğer bu bilgi onlarda korku ve endişe yaratacaksa da korkmaya ve endişelenmeye ve böylece de deneye hayır demeye hakları vardı.
HenriEtta Lacks 10 çocuklu bir ailede dünyada gelir. Annesini erken yaşta kaybedince babası 10 çocuğuna bakamaz ve onları akrabaları arasında dağıtır. Henrietta'da 4 yaşında dedesi ile birlikte yaşamaya başlar. Dedesinin evinde 9 yaşındaki kuzeni Day ile aynı odayı paylaşır ve erken yaşta kuzeninden hamile kalır. Bir süre sonrada kuzeni ile
Henrietta'nın kızı Deborah ile ilgili şöyle bir kısım var ; "Emin olduğu tek şeyin ise köle sahibi beyaz Lackslerin siyah akrabalarının altında gömülü olması düşüncesinin güzelliği olduğunu söyledi. Gülerek, "Sonsuzluğu aynı yerde paylaşıyorlar, " dedi. "Aralarıdaki problemleri şimdiye kadar çözmüşlerdir.""
George Floyd'un gündemde olduğu şu günlere denk gelmesi... Lâboratuvarda kullandığımız HeLa hücrelerinin nereden, nasıl elde edildiğini konu alan güzel bir kitaptı. Birçok başarının arkasında bu 'değerli' hücreler, 'siyahi' birinin hücreleri var!
Ne zaman ırkçılık bir kenara bırakılacak?
Daha doğrusu; Ne zaman, aynı ırktan olsa bile birine dini, cinsiyeti, görüşü farklı olduğu için ayrımcılık, haksızlık yapılmayacak?
Henrietta Lacks'in ölümsüz hücreleri 1951'den günümüze kadar bir çok hastalığa ve bilime katkısı olmuş hikayeyi anlatmakta. Bilim insanlarının Hela'ya sormadan izinsiz bir şekilde almasıyla ; Kemoterapi, klonlama ve çicek aşısı gibi bir çok tedavinin kapılarını açtı. Bu gerçek öykü beni çok derinden etkiledi. Ve de inanılmaz acıklı bir hikaye..