Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Reşat Genç

Reşat GençAtatürk Haftası Armağanı - 10 Kasım yazarı
Yazar
Derleyen
Editör
0.0/10
0 Kişi
6
Okunma
1
Beğeni
510
Görüntülenme

Reşat Genç Sözleri ve Alıntıları

Reşat Genç sözleri ve alıntılarını, Reşat Genç kitap alıntılarını, Reşat Genç en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlı Devleti'nin yıkıntıları üzerine yeni bir devlet ve toplum yapısı oluşturmak isteyen ATATÜRK, millî iradeye dayalı bir devlet sisteminin yanı sıra, kendi değerlerine yabancılaşmayıp, çağdaş ve evrensel değerlerden de uzaklaşmadan sürekli gelişen dinamik bir toplum idealiyle de doludur. Hedefine ancak bir inkılapla ulaşabileceğine inanan ATATÜRK, yapacaklarının kabul görüp, yerleşebilmesi için öncelikle ekonomiyi güçlendirmesi gerektiğinin farkındaydı. Ayrıca siyasette olduğu gibi ekonomide de tam bağımsızlığı ilke edinmiş, siyasi bağımsızlığın güçlü bir ekonomiden geçtiğini her zaman belirtmiştir. Bir başka deyişle ATATÜRK, tarihsel olayların belirlenmesinde ekonominin hayati bir öneme sahip olduğunun bilincinde olmuştur. Bu nedenle de Türkiye'nin, kuruluşundan günümüze kadar en önemli hedeflerinden birisi ekonomik gelişmenin sağlanması olmuştur. Bu ideal, öncelikle Millî Mücadele sırasında elde edilen kazanımların devamlılığının sağlanması düşüncesinden kaynaklanmış, ekonomik bağımsızlık ulusal bağımsızlığın temeli olarak görülmüştür.
Tarih, geçmişi sorgulayarak toplumların geleceğiyle ilgili sağlıklı değerlendirmeler yapmayı kolaylaştıran bir bilim dalıdır. Günümüzde yaşanan olaylara tarihî pencereden bakıldığında, ATATÜRK'ü ve onun gerçekleştirdiği eserin büyüklüğünü zaman geçtikçe daha iyi anlamaktayız. Mustafa Kemal ATATÜRK, bağrından çıktığı Türk milletine güvenerek
Reklam
“Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum! Görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde mütemadiyen dert, şikâyet dinliyoruz... Her taraf derin bir yokluk, maddi, manevi bir perişanlık içinde... Ferahlatıcı pek az şeye rastlıyoruz; Maateessüf memleketin hakiki durumu bu işte!..."
ATATÜRK'ün altı ilkesinden biri olup, düşünce sisteminin bir parçasını oluşturan devletçilik, devletin ulusun yararına olabilecek her alanda, özellikle de ekonomik alanda etkinlik göstermesi olarak tanımlanabilir. 1931 yılında devletçilik kavramı okul kitaplarında şöyle anlatılmıştır: "Bizim takip ettiğimiz devletçilik ferdî mesai ve faaliyeti esas tutmakla beraber mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve memleketi mamuriyete eriştirmek için milletin umumi ve yüksek menfaatlerinin icap ettiği işlerde bilhassa iktisadî sahada devleti fiilen alakadar etmektir."
"Yalnız serbest rekabetle bir ülkede ekonomik düzen kurulamaz; kurulabileceğini sananlar, kendilerini bir serap karşısında aldatılmaya koyuverenlerdir.”
ATATÜRK'e göre insanların en büyük ihtiyacı, ülke içinde hür olarak yaşamaları, dışa karşı ise bağımsız olmalarıdır. Onların bu ihtiyacını karşılayacak olanın da "devlet" olduğunu söyler. Bu yüzden de devletin belli bir siyasî nüfuz ve kudrete sahip olması gerektiğini ifade eder. Devlet bu nüfuz ve kudretini de halktan alacaktır.
Reklam
"Türkiye'nin uyguladığı devletçilik sistemi, XIX. yüzyıldan beri sosyalizm kuramcılarının ileri sürdükleri düşüncelerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem değildir. Bu, Türkiye'nin ihtiyaçlarından doğmuş, Türkiye'ye özgü bir sistemdir. Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Bireylerin özel girişimlerini ve kişisel faaliyetlerini esas tutmak, fakat büyük bir ulusun ve geniş bir memleketin bütün ihtiyaçlarını karşılamadığını ve birçok işlerin yapılmadığını göz önünde bulundurarak, memleket ekonomisini devletin eline almak, Türkiye vatanında yüzyıllardan bu yana bireysel ve özel girişimle yapılmamış olan şeyleri bir an önce yapmak istedi ve kısa bir zamanda yapmayı başardı. Bizim izlediğimiz bu yol, görüldüğü gibi liberalizmden de başka bir sistemdir."
Gerçek kalkınma, enflasyonsuz, yani ulusal satın alma aracı olan paranın değerinin korunması eşliğinde gerçekleşen kalkınmadır. Çünkü enflasyon, ülkenin yalnız ekonomisini değil, toplumsal, ahlaki ve siyasal yapısını da çürüten bir hastalıktır. Osmanlı devlet düzeninin bozulmasında paradaki değerli maden oranının düşürtülerek daha çok ve daha değersiz paranın dolaşıma sokulması yolunun büyük payı olduğu tarihin belgelediği bir gerçektir. ATATÜRK, "emek harcayanların emeklerinin karşılığını aldıkları bir ekonomik düzenin ulusal birliğin de baş koşulu olduğunun" bilinciyle, enflasyonu en büyük tehlikelerden biri olarak görmüş, yaşadığı sürece Türk ekonomisini bu tehlikeden korumaya en büyük özeni göstermiş, açıktan para basmanın bir ödeme yolu olarak kullanılmasına izin vermemiştir. Millî Mücadele'yi dahi enflasyonsuz yürütmesi, bu konudaki samimiyetini ve hassasiyetini gösteren önemli bir örnek olduğu gibi, Dünya Ekonomik Bunalımı yıllarında, yoğun sanayi yatırımları döneminde de aynı titizliğini sürdürmüştür.
30 Ağustos 1930 tarihinde Başbakan İnönü ilk defa "ılımlı devletçilik" deyimini kullanmış ve partisinin konumunu ortaya koymuştur.
Devletçilik sadece ekonomiyle ilgili olmayıp, siyasi ve toplumsal amaçlara da sahip olmuştur. Buna karşın, ulusal sanayiye sahip olmak ve emperyalizme karşı bir kalkan meydana getirmek devletçilikte temel amaç olmuştur.
20 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.