"Konu ister tesisatçı çağırmak olsun ister bir yerlerde erimekte olan buz tabakası, strese verdiğimiz tepkiler otomatiktir ve genelde ağzımıza kadar stres ile doluyuz. Giderek hızlanan kültürümüz sağ olsun artık hayatlarımızın çoğu hiper-uyarılmış bir modda geçtiği için neredeyse her şey bize korkutucu görünüyor. Bedenimizden adrenalin ve kortizol oluk oluk akıyor, kaşlarımız gergin, kan basıncımız yüksek ve beynimize oksijen gitmiyor." Ruby’ın de söylediği gibi hiper-uyarılmış bir modda yaşıyorduk sanki,,, Ta ki korona dediğimiz misafir hayatımızın, evlerimizin, şahsi evlerimiz- bedenlerimiz ve zihnimizin kapısını çalana kadar ,,, Benim hissettiğim şu ki; bu misafir gelirken hayatın durdur ya da yavaşlat düğmesine de basarak geldi.. Beni o hiper-uyarılmış moddan çekip aldı. Böylelikle otomatik pilotta; bilinçsiz ve farkında olmaksızın geçmiş ya da gelecek yollara bakarken kıyısından köşesinden geçip gidiverdiğim o 'an'ın içine girmeye başladım. Çoğu zaman benden kopup giden ve telaşlı bir moda giren, beni sonu gelmeyen ve bozuk plak gibi tekrar edip duran bir hikayenin içine sürükleyen zihnimi alıp güvenli limanına yani 'bedenimin içine' çekip onu oraya çapalamayı başardım. Ya da en azından gayreti içerisindeyim. Şimdiyse güvende olan 'zihnimi' evcilleştirmenin zamanı,,, Demem o ki aklımı kaybetmedim, onu zamanın gerisinde kalmışlığından aldım ve en tanıdık en güvenli limanına getirdim. Şimdiyse o sadece biraz aç. Doyurmak lazım ve işte burada Ruby sade ve mizahi bir dille yardımcı oluyor bana