"Ey huzura eren nefis! Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş olarak Rabbine dön! (Benim sevgili kullarım arasına sen de gir ve cennetime gir!)" (Fecr, 89/27-30) daveti gelecek, yüce Allah'ın ziyafetinde sonsuza dek O'nun cemalini seyretmeye dalıp kalacağız. "O gün bazı yüzler ışıl ışıl parlar, Rabbine bakar." (Kıyamet, 75/22-23).
Rahmân, Rahîm olan Allah'ı inkâr eden kâfir istediği kadar ümitsiz olsun, fakat müminin ümitsiz olması için hiçbir sebep yoktur. "Sonuç günahlardan sakınan müttakilerin olacaktır." (Kasas, 28/83). Ve besmeleden alınacak ilk ilâhî feyz bu sevinçtir.
Bilindiği gibi, hakiki her ilmin bir tek konusu vardır, Kur'ân'ın hikmet ilminin konusu ise Allah ile kâinat ve özellikle insanlar ve insanların işleri arasındaki ilişki ve bağlantıdır.
Diller muhtelif de olsa, bu dillerle ifade edilen hakikatler evrenseldir. Söz gelimi, "bir işe çok el karışsa o işin karışacağı" gerçeğini her millet kendi kültürlerini yansıtacak şekilde söylemişlerdir. Örneğin, biz "Horozu çok olan köyün sabahı geç olur" deriz. İngilizler bu durumu; "Aşçılar çoğaldı mı çorba tatsız olur" İtalyanlar, "Çok horozun öttüğü yerde güneş doğmaz", İranlılar; "iki kaptan bir gemiyi batırır", Ruslar; "Yedi ebenin olduğu yerde bebek kör doğar" şeklinde ifade ederler.