Sadık Hidayet

Sadık HidayetKör Baykuş author
Author
8.0/10
8.8k People
39.2k
Reads
2,138
Likes
76.1k
Views

Newest Sadık Hidayet Quotes

You can find Newest Sadık Hidayet quotes, newest Sadık Hidayet book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
“Kimseye anlatılmaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı geç de alaydı bir gülüşle dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin: Tek ilaç şarap yardımıyla unutmaktır; afyonun ve uyuşturucu maddelerin sağladığı sahte uykudur.Ama ne yazık ki bu tür devaların da etkileri geçicidir, acıyı kesecekleri yerde çok geçmeden daha da şiddetlendirirler.”
“Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkla yiyen, kemiren yaralar.”
Reklam
Siz sanıyor musunuz ki girişilen her teşebbüs halkın refahı, memleketin ümranı içindi? Yüksek makamların aklına yeni bir hırsızlık yolu geliyordu ve bunu icra ediyorlardı, hepsi o kadar.
ama nedir günler, nedir aylar? Benim için bir önemi yok onların; mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder.
Hayır! Çünkü ne malım var kadıya yedirecek, ne dinim var şeytana verecek.
Reklam
Ben hep, dünyada susmaktan daha iyi bir şey yoktur, Butimar gibi olan insan daha iyi insandır diye düşünürdüm. Butimar, deniz kıyısına çöker, kanatlarını açar, oturur tek başına.
" Derdin öyle derin ki, gözlerinin ta derinlerinde. Ağlayınca gözyaşın gözlerinin derinlerinden geliyor, yoksa almazdı gözyaşların!.."
Ve ben, mihnet ve meskenet dolu bu fakir odada, bir mezarı andıran bu odada, beni saran ve duvarların içine kadar nüfuz eden sonsuz gecenin karanlıklarında, uzun karanlık soğuk sonsuz bir gece geçirmek zorundaydım, bir ölünün yanında, onun ölüsüyle birlikte bir gece ve birden düşündüm ki, dünya dünya olalı, ben var oldum olalı, soğuk hissiz hareketsiz bir ölü, karanlık odada hep yanımdaydı benim.
Ve ben, mihnet ve meskenet dolu bu fakir odada, bir mezarı andıran bu odada, beni saran ve duvarların içine kadar nüfuz eden sonsuz gecenin karanlıklarında, uzun karanlık soğuk sonsuz bir gece geçirmek zorundaydım, bir ölünün yanında, onun ölüsüyle birlikte bir gece ve birden düşündüm ki, dünya dünya olalı, ben var oldum olalı, soğuk hissiz hareketsiz bir ölü, karanlık odada hep yanımdaydı benim.
Reklam
Çocukluğumun geçmiş, unutulmuş, arınmış olaylarını görüyordum. Görmekle de kalmıyor, yeniden yaşıyor, duyuyordum onları. Her dakika daha küçük, daha çocuk oluyordum. Ansızın dağıldı, karardı hayallerim. Bütün varlığım derin, karanlık bir kuyuda, ta aşağıda, ince bir çengele asılı kaldı sanki.
Yaralar vardır hayatta, öyle yaralardır ki ruhu o tenhalığında cüzzam gibi yavaş yavaş kemirip bitirir. Kimse dillendirmez bu yaraları çünkü adettendir; ya nadir derler ya da sıra dışı şeyler bunlara. Çıkıp da söyleyiveren ya da yazan olursa böyle şeyleri... insanlar alayla ve kuşkulu tebessümlerle karşılarlar gördüklerini, halhazırdaki inançları olduğundan gerçekte kabul ettikleri.
Herkesin birkaç maskesi vardır, kimisi bunlardan yalnızca birini sürekli kullanır, ister istemez kirlenir, yıpranır. Bunlar tutumlu kimselerdir. Kimisi de maskelerini sonraki nesillere, çoluk çocuğuna saklar. Kimisi de sürekli yüz değiştirir, ama yaşlandıkça bu maskenin son maskeleri olduğunu ve kısa bir süre içinde çabucak eskiyeceğini anlar. İşte o zaman gerçek yüzleri ortaya çıkar bu son maskenin altından.
Sayfa 80 - KirmizikediKitabı okudu
Nasıl maddiyatçı ve hayasızlık dolu bir devirde yaşıyoruz! Şimdi anlıyorum ki insan neslinin yok oluşu bizim devrimizin akılcı sonucu. Fakat genel olarak insanlık özde bir olmuş, aynı duyguları paylaşmış, aynı şeyleri düşünmüş. Bu bakımdan günümüzdeki insanla yirmi bin yıl önceki maymun adam arasında pek fark oluşmamış, sadece uygarlık görünüşte birtakım değişiklikler yapmış onda. Günümüzdeki duyguların tümü yapmacık. İnsan uygarlığına sırt çevirmekte haklıdır.
İki bin yıl son­ra in­sa­noğ­lu­nun ah­la­kı, âdet­le­ri, duy­gu­la­rı ve tüm ya­şa­mı ta­ma­men de­ğiş­miş­ ti. İki bin yıl ön­ ce çeşitli din­lerin ve inanç­la­rın in­sa­na va­at et­ti­ği şe­yi bi­lim ger­çek­leş­tir­miş­ti. Su­suz­luk, aç­lık, aşk ve in­sa­nın di­ğer ge­rek­si­nim­le­ri gi­de­ril­miş, yaş­lı­lık, has­talık ve çir­kin­lik in­ san ta­ra­fın­dan mah­kûm edilmiş­ti. Ai­le ya­şa­mı terkedil­miş­ti ve bü­tün in­san­lar arı ko­va­nına ben­zer çok kat­lı bü­yük bi­na­lar­ da ya­şı­yor­du. Fa­kat bir so­run kal­mış­tı; der­man­sız bir dert. Bu da, amaç­sız ve an­lam­sız ya­şama­nın ver­di­ği yor­gun­luk ve bık­kın­lık­tı.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.