Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Saim Savaş

Saim SavaşXVI.Asırda Anadolu'da Alevilik yazarı
Yazar
8.3/10
7 Kişi
39
Okunma
0
Beğeni
1.002
Görüntülenme

Saim Savaş Sözleri ve Alıntıları

Saim Savaş sözleri ve alıntılarını, Saim Savaş kitap alıntılarını, Saim Savaş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şeyh Haydar’dan itibaren Safeviye tarikatı mensupları için kullanılan “Kızılbaş” tabirinin, aynı zamanda bazen Safevi Devleti ve bazen de bu devletin hakim olduğu coğrafya için kullanıldığı; ancak zamanla sadece Anadolu’daki Alevi toplulukları için kullanılan bir terim haline geldiği anlaşılmaktadır.
"Kızılbaş"
Burada kısaca Kızılbaş terimi üzerinde durmamız gerekiyor. İstanbul'daki Venedik elçilerinin II. Bayezit döneminde İstanbul'a gelen Özbek elçisi dolayısıyla kaleme aldıkları raporlarından anlaşıldığına göre, o devirde bazı toplumlar, başlarına giydikleri giysilerin renklerine göre isimlendiriliyordu. Buna göre, Özbekler Yeşilbaş, Safeviler Kızılbaş, Osmanlılar Akbaş, Gürcüler ise Karabaş olarak anılıyorlardı.
Sayfa 143 - TÜRK TARİH KURUMU 3. BASKIKitabı okudu
Reklam
Pîr Sultan'ın, Sivas'ta Toprakkale'de mahpus olduğu ve yine Sivas'ta Hızır Paşa tarafından asılarak idam edildiği, halk hafızasında yaşayan rivayetlerden, yazılı kaynaklara aksetmiş bulunuyor.
Sayfa 57 - TÜRK TARİH KURUMU 3. BASKIKitabı okudu
Tarih Araştırmaları
"Geçmişi bilimsel metotlarla anlamaya çalışma teşebbüsü" olarak tarif edebileceğimiz tarih araştırmalarının, siyasi, askeri, dini ve toplumsal geçmişimizden bir takım dersler çıkarmaya yönelmesi beklenmelidir. Aksi halde tarih araştırmaları, sadece bazı kimselerin geçmişe yönelik meraklarını tatmin etmekten öte bir işe yaramayacaktır.
Sayfa 148 - TÜRK TARİH KURUMU 3. BASKIKitabı okudu
Osmanlı Devleti'nin, sözünü ettiğimiz coğrafyayı ele geçirip yerleşme aşamalarında ya da bazı isyanların bastırılması sırasında uyguladığı ve "istimâlet" olarak değerlendirilen, bölge insanını kazanmaya yönelik küçük bazı sosyo-ekonomik politikalarına karşın genellikle şiddetli bir cezalandırma politikası takip etmesi, sorunun daha da derinleşmesine sebep olmuş görünmektedir.
Sayfa 148 - TÜRK TARİH KURUMU 3. BASKIKitabı okudu
Osmanlı Devleti'nin, bilhassa İstanbul'un fethinden itibaren bir imparatorluk haline gelip, İslâm dünyasının Sünnî karakterli en büyük gücü ve temsilcisi durumuna yükselmesinden sonra, Safevilerin dayanacakları temel güç, İslâm coğrafyasında yaşayan gayri Sünni kesimler olmuştur. Bu bakımdan Safevilerin, önceleri Sünni bir karaktere sahip iken, bilhassa siyasi amaçları ön plana çıktıktan sonra Şiî eğilimleri benimsemelerinin temel sebebinin, İslam dünyasındaki gayri Sünnî unsurların temsili meselesi olduğu söylenebilir.
Sayfa 139 - TÜRK TARİH KURUMU 3. BASKIKitabı okudu
Reklam
Fetva*
Şah İsmail ile askerlerine karşı açılacak savaşların, diğer din düşmanları ile yapılacak savaşlar gibi cihat sayılacağının ve umûmiyetle, Şiîlerin öldürülmesinin câiz olup, mallarının helâl, nikâhlarının ise bâtıl olduğunun açıklandığını, ifade ediyor.
Sayfa 106 - TÜRK TARİH KURUMU 3. BASKIKitabı okudu
Dolayısıyla merkeziyetçi yönetim anlayışıyla uyuşamayan göçebe kesimlerin kurduğu bir devlet olan Safeviler, Osmanlı merkeziyetçiliğinden canı yanan kesimler için bir sığınma merkezi olmuştu.
Sayfa 140 - TÜRK TARİH KURUMU 3. BASKIKitabı okudu
Aşure, arabî aylardan Muharrem ayının onuncu gününün adı olup, Hz. Adem’in tövbesinin kabul olması, Hz. İbrahim’in ateşten kurtulması, Hz. Yakup’un oğlu Yusuf’a kavuşması gibi islam tarihindeki bazı mühim hadiselerin bu günde meydana gelmiş olduğu rivayeti sebebiyle, bu güne kutsiyet atfedilmektedir.
İstanbul'daki Venedik elçilerinin II. Bayezit döneminde İstanbul'a gelen Özbek elçisi dolayısıyla kaleme aldıkları raporlarından anlaşıldığına göre, o devirde bazı toplumlar, başlarına giydikleri giysilerin renklerine göre isimlendiriliyordu. Buna göre, Özbekler Yeşilbaş, Safeviler Kızılbaş, Osmanlılar Akbaş, Gürcüler ise Karabaş olarak anılıyorlardı."
Sayfa 7
Reklam
II. Bayezit döneminde bazı toplumlar, başlarına giydikleri giysilerin renklerine göre isimlendiriliyordu. Buna göre, Özbekler Yeşilbaş, Safeviler Kızılbaş, Osmanlılar Akbaş Gürcüler ise Karabaş olarak anlıyorlardı.
Klasik Türk çalgısı olan saz ya da kopuz eşliğinde türkü söylemenin, bütün Türkler’e has bir gelenek olduğu biliniyor. Kızılbaşlık ya da Alevilik ise, bu geleneğin, aynı zamanda toplu dini merasimlerin bir parçası olarak işlev gördüğü söylenebilir.
Şeyh Cüneyt'in öldürülmesinden sonra Erdebil sûfileri tarafından pir ve hatta "Tanrı'nın zuhuru" olarak tanınan oğlu Şeyh Haydar'ın, 12 dilimli Kızılbaş tacı giymeğe, kızıl sarık sanınmağa başladığa, müritlerine de, derecelerine göre, aynı tâca, sarıklı ya da sarıksız olarak giydirdiği ve bu yüzden bu tip taca "haydarî tâç" denildiği, söyleniyor.
Sayfa 7 - TÜRK TARİH KURUMU 3. BASKIKitabı okudu
Toplumsal ayrışma...
Önceleri Osmanlı Devleti tarafından, Safevi Devleti ve bu devletin Anadolu'daki taraftarlarını küçümsemek için hakaret anlamında kullanılan "Kızılbaş" tâbiri, zamanla toplumsal farklılaşma ve kopmaları ardından yükselen önyargı duvarlarının bilgisizleştirdiği zihinlerde, gayri ahlâki çağrışımlar yapan bir kelime halinde telaffuz edilmeye başlanmıştır.
Sayfa 7 - TÜRK TARİH KURUMU 3. BASKIKitabı okudu
Şeyh Haydar'dan itibaren Safeviye tarikatı mensupları için kullanılan "Kızılbaş" tabirinin, aynı zaman da bazen Safevi Devleti ve bazen de bu devletin hakim olduğu coğrafya için kullanıldığ; ancak zamanla sadece Anadolu'daki Alevi topluluklan için kullanılan bir terim haline geldiği anlaşılmaktadır.
Sayfa 7 - TÜRK TARİH KURUMU 3. BASKIKitabı okudu
73 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.