Böyle zamanlarda şiir, tek kurtarıcıydı; hepimiz şairdik ve gerçek şairlerin mısralarına açtık. Tutkumuzu ve uğradığımız hakareti kararlaştıran onlardı. Nefesimizi tuttuğumuzda bize nefes almayı hatırlatan ve cesareti öğreten onlardı.
Ölümün, insan anatomisi için fiziki yaralardan daha az önemli olup olmadığını, hep, merak ettim. Çünkü ölünce, acıdan kurtuluş var. Ne yazık ki, usta sanatçılar bize yaratıcıların nasıl iyileştirileceğini öğretmekten acizler.
Hayvanların akılcı olmadıklarını söylüyorlar ama en tehlikelisi kendi akılcılığımız içinde biziz. Bu asrın acımasızlığı başka türlü nasıl açıklanabilir?