Psikanalize yöneltilen eleştirilerin büyük bir kısmı psikanalizin bilimsel olup olmadığı ile ilgilidir. Psikanaliz sıklıkla bilimsel bir güvenirliliği olmaması, gözlemlerin tekrarlanamaması yada sonuçların redddilememesi yüzünden eleştirilmiştir. Bana bu tartışmalarda ilginç gelen bu eleştirilerin fen bilimlerini kıstas almış olmasıdır. Kuşkusuz psikanalizin tıbbın İçerisinden gelmesi sebebiyle bu karşılaştırma sıkça yapılmıştır.Ama sosyoloji, tarih ya da etnoloji gibi diğer beşeri bilimlerle bu kadar çok karşılaştırılmamıştır.
Fen bilimleri ile karşılaştırma bana Freud'un yaklaşımının niteliklerini ve sınırlarını anlamak için en doğru yol gibi gelmiyor. Psikanaliz diğer çağdaş, beşeri ve sosyal bilimler ile yapılacak bir karşılaştırmadan daha çok şey kazanabilir.
Gerçekten de meslektaşları tarafından seçilmiş topluluğu onların denetiminde temsil etme görevini üstlenecek kişiler bulunmuyor hiçbir okul bu rolü üstlenemiyor. Sadece diğer okullar tarafından böyle bir yetki verilmediği için değil hiçbir okul risk analistlerin mutlak çoğunluğunu temsil etmediği için. Meşru bir temsilcinin olmaması boş bir alan yaratıyor kendisini hareketin sözcüsü olarak gören ve meslektaşlarının denetimi olmadan medyada söz alan bazı psikanalistler alelacele bu alanı işgal edip ekseriyetle psikanalizin gerçek halini temsil etmeyen bir imaj yaratıyorlar. Gerçek hayatta uygulanan psikanaliz daha zengin, farklılaşmış ve zamanı ve kurumlara daha uyumlu olsa da bazen, bu kişiler psikanalizi çağına uymayan, seçkinci, dogmatik, anlayışsız, hatta küstah gösteriyor.
Psikanalizin bugün karşılaştığı sorunların Freud'un zamanındakilerle çok az benzer yanı var belki de hiç yok. Bu disiplin olarak psikanalizin derinden ve her seviyede değişikliğe ğramasından kaynaklanıyor. Kuram olarak, mesleki bir örgütlenme olarak, terapi tekniği olarak değişiklikler yaşandı. Bunun diğer bir nedeni de psikanalizin etrafındaki ortamın değişmiş olmasıdır. Toplumsal ve kültürel bağlam, bireylerin psikolojisi, bilimsel bilgiler, tedaviler, hatta psikoterapi yöntemleri değişime uğramıştır.
Kitapta yazar psikanalist hareketin kendi içindeki karmaşasına, psikanalist tartışmalarına, psikanalizdeki bilimsel ve kuramsal zayıflamaya, psikanaliz öğretimine, psikanalitik terapilerine değinmiştir. Dupont'un bu eseri kaleme almasının gayesi, 1960-1980 seneleri arasında popülaritesini doruklarda yaşayan psikanalizi o eski gözde, gösterişli günlerine döndürebilmek, onu canlılığına ve inandırıcı duruşuna tekrardan kavuşturabilmektir.