Deniz ben aslında anne olmak istememiştim. 17 yıl düşündüm ben, anneliğe uygun muyum, bu dünyaya bir çocuk daha gelse yaprak kımıldar mı diye.
-Derin nasıl geldin o noktaya peki?
-Önce Labrador sahibi oldum, ya da o benim sahibim oldu, bilmiyorum, hayatımı ona göre şekillendirebildiğimi gördüm, bir de sanırım bütün projelerim tükendi hayatta, ben çocuk bile sevmem. Vardır ya her bebeği kucağına alan ve her çocuğun başını okşayan kadınlar, ben hiç onlardan olmadım. Çocukları hep çok rahatsız edici bulmuşumdur. Çocukları susturun dediğim zaman bekarken, "çocuk sesi neşedir" diyenlere; o zaman evinizde o neşeyi yaşayın diyen kadındım. Tokyo’ya gittim ben, Japon çocukları gördüm daha önce de İngiltere’de böyle bir şey hissetmiştim. Çocuklar hiç rahatsızlık vermiyordu. Sonra Japon kırsalında bir Şinto tapınağına gittim, dupduru bir nehir akıyordu içinden, karşıda gaz çıkışı olan Aso yanardağı, suya baktım, hatta bir tas içtim, içime bir anne olma duygusu doldu. Eve döndüm, Descartes bana küsmüş, yüzüme bakmıyor, ona Japonya’dan bir sürü oyuncak, ödül çubuğu getirmiştim. Bana yok muamelesi yapıyor. Onu terk ettiğimi zannetmiş, beni cezalandırıyor, sonuçta eski eşimle, evimizde kaldı ama affetmiyor beni, bir köpek bir kişiye bağ yapar, diğerlerine o kişi yüzünden katlanır. Günlerce konuştum patilerini tuttum, gidemesin diye, beni affetti sonunda. Demek ki; hata yapabilirim ve tamir edebilirim diye düşündüm. O zaman çocuk da yapabilirim ve hamile kaldım.