1981 yılında Münih’te dünyaya geldi. 2003 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Aynı yıl Akşam Gazetesi’nde kültür sanat muhabirliğine başladı. Türkiye ve yurtdışında birçok orkestra şefi, opera ve bale sanatçısı, koreograf ile yaptığı röportajların yanı sıra La Scala , Marsilya Operası gibi dünyaca ünlü opera evlerinin yöneticileri ile sanat kurumlarının yönetimi üzerine yaptığı söyleşilerle dikkat çekti. 2010-2013 yılları arasında Antalya Devlet Opera ve Balesi'nin basın danışmanlığını yürüttü aynı dönem içerisinde Uluslararası Aspendos ve Opera ve Bale Festivali'nde görev aldı.Farklı dergi ve bloglarda öykü ve deneme yazıları yayımlanan Tekinkoca , halen Fazıl Say’ın sanat yönetmenliğini yaptığı Uluslararası Antalya Piyano Festivali’nde görev yapıyor.
Bir cinayet sırrı ile başlayıp hepimizin bildiği ama çoğumuzun yok saydığı tarihi sırlarla bizi başbaşa bırakan bu eser ile tanışmanızı isterim.
İlk eserini okuduğum yazarın polisiye ve kültür-sanatı düşsel bir çember içinde ustalıkla harmanlayışına hayran kaldım diyebilirim. Klasik polisiye kurgusundan farklı olarak, faili belli olsa da heyecanı
Senem Tekinkoca - Tedvian
Selam arkadaşlar 🩵
Bugün size polisiye bir roman ile geldim. Ama öyle alıştığımız polisiyeler gibi değil. Polisiye, kültür sanatla birleştirilmiş ve harika bir eser çıkmış ortaya. Yazar, Cizre Ulu Camisinin meşhur kapısının tek tokmağının karşısında bu kitabı yazmaya karar vermiş. Yazarımızın her kitabını ayrı bir hayranlıkla okuyorum. Her kitabı o kadar başarılı ki kesinlikle yazarımızı okumalısınız. Kalbi gibi kalemi de başarılı olan yazarımıza bu kitabı için ayrı teşekkür ediyorum
Gelelim kitabımızın konusuna, kitabımız tarihi eser müzesinde olan cinayet vakasıyla başlıyor. Ama altından daha farklı olaylar çıkıyor. Cinayet sebebi müzede bulunan Cizre Ulu Camisinin meşhur kapısının tek tokmağının çalınmaya çalışılması. Kitap bize İstanbul ve Mezopotamya arasında kültürel bir köprü kuruyor.
Bazı kitapların ruhu olduğuna inanırım. İşte böyle bir kitapla merhaba. Hani bazen bitti dediğimiz yerde başlar ya herşey... İnsan en dipten daha net görür ya maviyi... Hani kaybettim dediğimiz her şey bavulunu alıp kürkçü dükkanına geri döner ya... İşte bir gün gönlümüze davetsiz bir misafir gelir ve alt üst olan hayatımızın yeni kaderini çiziverir. İşte o gün anlarız kendimize ait sandığımız öykünün başka öykülerle bir kader kavşağında birbirine karıştığını...
Tedvian eseriyle kalemine hayran kaldığım Senem Tekinkoca'nın kıymetli hatırası olan Aziz Arif, yine aynı hayranlığı uyandırarak, yazarın diğer kitaplarına olan merakımı bir kat daha arttırdı.
Ölümün kıyısında dolaşan Lavin'in sessiz bir adam sayesinde kendini keşfederek adeta yeniden doğuşunu konu alan eser, hafızasının ona oynadığı oyunlara karşı cesaretini sınadığı bir süreci anlatıyor. Yaşadığı acılar neticesinde delirmekte olan ruhunu dizginlemekte zorlanan Lavin'in kaderi başka insanların kaderiyle kesişince, okur da gerçekten hayale uzanan bir yolculuğa çıkmış oluyor.
Bazen kendimizi öyle ihmal eder, öyle unuturuz ki; özümüzü unutup yabancısı olduğumuz benliğimize hasret kalırız. İşte böyle bir hasretin içinde nefes arayan Lavin, yaşadıkları yetmezmiş gibi bir de başka kaderlerin yükünü omuzluyor. Biz de nereye çıkacağını bilmediğimiz duygu dolu bir serüvene sonuna kadar tanıklık ediyoruz.
Aziz ArifSenem Tekinkoca · Postiga Yayınları · 20178 okunma