1984 yılında dünyaya geldi. Öykü, şiir ve çevirileri Kitap-lık, Varlık, Yasakmeyve, Sıcak Nal, Lacivert, Yokluk, Yazılıkaya gibi dergilerde yayımlandı. "Renkzaman" adlı şiir kitabı Eylül 2009'da, Yasakmeyve'den, Pencere adlı ilk öykü kitabı Mayıs 2012'de Yapı Kredi Yayınları'ndan çıktı.
Aşık olmak, karşımızdaki insanın, belki de hiçbir zaman dahil olamayacağımızı bildiğimiz hayatının ayrıntılarına dair hayaller kurup, o ayrıntılara da aşık olmaktır.
Sayfa 29 - Yapı Kredi Yayınları-Mayıs 2012Kitabı okudu
Kapatın gözlerinizi geçmişe gidiyoruz!
Harika bir dille yazılmış, çok güzel seçilmiş ve sıralanmış kelimelerle anlatımın sizde büyük bir haz uyandıracağı bir roman. Aman nasıl olur da batıdan geri kalmayız çabasını ve 1930 ların İstanbul manzarasını güzel bir Kadıköy romanıyla görüyoruz.
Yazar olmaya çalışan bir öğrenci ve tabiki olmazsa olmaz aşkı.
Aranızdan bir çoğu belki yazarı duydu ama kitaptan haberi yok, belki kitabı duydu ama yazarı hakkında bir fikri yok. İşte yeni bir şeylerle karşılaşmak için harika bir başlangıç noktası.
Şayet sizlere bu kitabı yazarı saklı tutup okutsalar bir çoğunuz, 'Büyük, bilindik bir yazarın kitabı olmalı.' der. Çünkü anlatım o derece muazzam. Okuduğunuz romanda o dönemin İstanbul'unu kullandığı kelimelerle bile hissettiriyor. Aşkına sizi de ortak ediyor ve yazarlık sevdasında başarıya ulaşsın diye sizde onunla çabalar oluyorsunuz.
Serhat Çelikel, öykücülüğümüze yeni tatlar getirdiği Pencere’nin ardından ilk romanı “Karlar Altında Körler Ülkesi” ile okurunu köşkleriyle, bahçeleriyle, neşeyle denize girilen kıyılarıyla, kış günlerinde kurt indiği rivayetleri dolaşan yukarı mahalleleriyle 1930’ların Kadıköyü’ne götürüyor. Kültürde, sanatta ve yaşam tarzında çağdaşlaşma çabalarının arttığı bu dönemde kırılgan fakat kararlı bir genç yazar bir yandan rüşdünü ispat etme peşinde bir yandan da aşkına karşılık bulma derdindedir. Ancak basiretsizliği onu hiç ummadığı yerlere sürükleyecektir.
İki faklı kitap okuyorsunuz romanda; önce bir yazarın romanını sonra aynı yazarın kendi hikayesini. Romanına kendini parçalayıp dağıtmış sanki. Bu demiş masa olsun, şu bayrak ve bi sandalye. En çok hayatı sorgulamış sanırım. Ciddiye de almış işleri ama sonunda kaçmak istedikleriyle hep dalga geçmiş. Biraz da öldürmüş kendini.
Ama asıl içinde tuttuklarını sarhoş kafayla öyle hızlıca bir sanrı gibi anlatıvermiş. Ta ki bir zihinde hepsi unutulana dek.
Dili yalın, karakterleri gerçekçi ancak bazı bölümlerin özellilke olay, aksiyon severleri sıkacağını düşünüyorum. Yine de kitabın hızlı ilerlediğini söyleyebilirim. İstemsizce güldüğünüz yazarın iğleneleyici, üstü kapalı mizah anlayışını yaşadığınız bölümlerin katkısı büyük tabi. Bir de mesela elektrikler gittiğinde ‘Herkeste gitmiş’ cümlesinin kurulması gibi, kolektif bir reflekse dönüşen davranış, düşünce vb. nin kitapta bolca örneğini bulacaksınız. İkinci katkı da benim için burdan geldi. Üstelik ummadığınız kadar bilgi de içeriyor bu sıradan görünen roman. Şans vermenizi tavsiye ediyorum.
Keyifli okumalar.