Bu yol, bu yol, bu derin yol ki dâimâ mümtet
Bu yol uzun ve benim dizlerim eğildi; gözüm
Kapandı. Da’vet-i yeldâla titriyor rûhum;
Bırak ve git, beni mevt-i leyâle tevdî et.
Senin mağrur eden bu hüsn-ü şebâp
Bir zaman sonra bad-ı meşîp ile
Solacaktır: ve sen nedâmet ile
-Arayıp umk-u târı mâzîden-
Dökeceksin şirişk-i renc-i firâk!
Suda yorgun, muzî tecellîler
Ediyor bir tekarrübü ifşâ:
Kuğular, leyl içinde, sîne-küşâ
Geliyor, gözlerinde mestîler;
Sanki mahmûl-ü hande keştîler
Ki olunmuş nücumdan inşâ…