Her ortamda doğruyu gören, söyleyen biri ya da birileri vardır; ama sonucu, yönetenin bu görüşü kabul edebilmesi, doğruyu yanlıştan ayırdedebilmesi belirler.
"Bu ülkenin insanları iyidir, şu ülkenin insanları kötüdür. Falan ülkede yaşayanlar cimridir, filan ülkede yaşayanlar kabadır." gibi ön yargılar geçersizdi. Böyle ön yargılar, kalıplar içinde düşünmekti ve yalnızca dünyayı eksik tanımaya yol açardı. Her ülkede iyiler, kötüler, cimriler, kabalar olabilirdi.
Hatice sabah uyanıp da her günkü gibi kendisine kahvaltı versin diye annesine gidince, evdeki üçüncü kişiyi görüp şaşırmış. Yadırgayan bakışlarla yüzüne bakmış. Annesi eline bir parça ekmek tutuşturup "Ekmeğinden babana da ver biraz." demiş. Hatice, daha önce hiç görmediği bu yabancıya, tanıyamadığı babasına, baka baka duvara yaklaşmış. Ayaklarının ucunda yükselerek elindeki ekmeği asker fotoğrafına uzatmış.
İşte, kadınlar ve çocuklar için savaş buydu. Fotoğraflardaki görüntüleri canlı bilmiş; nerede olduğu, nerede öldüğü bilinmeyenleri yaşıyor sanmışlardı.
"Küme küme oturup Kur'an okuyanlar, birbirleriyle helalleşenler, hangisi sağ kalacak olursa çoluk çocuğuna selam götürmesini, nasıl şehit olduğunu söylemesini dileyenler..."
Çocuk kitaplarının mükemmelliği diye bir şey var ki, bu kitap da öyle. Truva Savaşı’nı, Homeros’u çocukların düzeyinde anlatan, resimlerle beraber Çanakkale’deki tahta at heykelinin anlamını daha iyi anlamalarını sağlayacaktır.
Ülkemizde gençlik edebiyatının ne olduğuna dair sorunlar devam etmektedir. Gençlik edeniyatı, kaba tabirle genci konu edinen onun sorunlarını baz alan edebiyattır. 12-17 yaş aralığı bu edebiyatın kapsamı alanındadır. Mine Soysal ‘’ilk gençliğin, gençliğin meselelerini, önceliklerini, sorunlarını konu eden, anakarakterlerini de çoğunlukla bu