Toplumbilim araştırmacısı. 2 Şubat 1969, Göle, Ardahan, doğumlu. Isparta Gönen Öğretmen Okulunu bitirdikten (1983) sonra 1985-86 yılları arasında Cumhuriyet Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde okudu. 1989’da Ege Üniversitesi Sosyoloji Bölümünü bitirdi. 1991’de Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden yüksek lisans derecesi, ilerleyen yıllarda kariyerini tamamlayarak Profesör unvanını aldı. 1989’dan itibaren çalışmalarını Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde sürdürdü.
Full name:
Prof. Dr. Sezgin Kızılçelik
Title:
Türk Akademisyen, Toplum Bilim Araştırmacısı, Yazar
Sözgelimi, bir Batılıya 'nasılsınız?' demek aşağı yukarı hakaret sayılırmış. Kişiliği ile ilgileniyorsunuz, adam katiyen öyle bir şey istemiyor. Son derece tedirgin oluyor. Onların sabahleyin karşılaştıkları zaman ki sözleri, 'bugün hava ne güzel' falan gibi şeyler. Bizde öyle değildir kim olursa olsun 'Kendinizi iyi hissediyor musunuz? nasılsınız? Bugün sizi daha iyi gördüm...' falan deriz bu aslında batılı insanın idrak edemeyeceği ve bizim çok kullandığımız için hiç değer vermediğimiz son derece önemli bir insan münasebetidir.
Machiavelli'ye göre insan;
kötü ruhlu ve ahmak bir yaratıktır.
İnsan, genel olarak kötüdür.
lyi olmak isteyen insan,
kötüler arasında ezilmeye mahkûmdur.
Machiavelli, "insanların kötü olduklarına, özellikle de Batı'da bolca kötü insanın bulunduğuna vurgu yapmış, kötüler arasında iyi olan insanın hayata tutunamayacağını öne sürmüştür.
Kendi deyişiyle, "her şeyde ve her yerde iyi insan olarak görünmek isteyen kimse, bunca kötü insanın arasında yok olmaktan kurtulamaz."
Kötü tinli olan ve olabildiğince kötü eylemler sergileyen insanlar yüzünden Machiavelli, Batı düzenini "iyilik"lerle değil, “Kötülük"lerle betimlemiştir.
Başka bir deyişle Batı dünyası, kötü insanlar sayesinde iyiliklerin kaybolduğu, kötülüklerin ise sürekli bir biçimde boy attığı bir mekân haline gelmiştir.
Machiavelli'ye göre, “insanlar kötüdürler, ellerine geçen ilk fırsatta kötülük yaparlar.
İyi olmalarını gerektiren bir gerekçe olmadıkça, insanlar hep kötü davranırlar.
İnsanlar iyilik yapmaktan pek hoşlan-
mazlar, yani "insanlar iyi zamanlardan sıkılırlar."
Böylece Machiavelli, Batı'da iyiliğin yerini daima kötülüğün aldığından söz etmiştir.
Machiavelli, Batı dünyasının "her zaman
aynı kötülüklerin" ve "hep aynı toptan kötülüğün" olduğu bir yer olarak görmüştür.
Toplumlar, düşünen ve sorgulayan insanlardan ziyade ortalama ve vasat insanlarla doludur. Machiavelli'nin bildirdiği gibi, "dünya sıradan insanlarla doludur."
Machiavelli, sıradan insanların en fazla bulunduğu toplumların Batı toplumları ve onları kuşatan Batı uygarlığı olduğunu iddia etmiştir.
Machiavelli; Batı uygarlığını,
Machiavelli, şu tespiti yapmıştır:
"Paralı komutanlar ya çok iyi savaşçıdır ya da değildir; iyi savaşçıysalar onlara güvenemezsin, çünkü ya onların başı olan sana ya da senin saldırmak amacı gütmediğin birine saldırarak, hep kendi çıkarlarını düşünürler; eğer komutan işinin
ustası değilse, yeteneksizliği nedeniyle seni yıkıma uğratır."
Kısaca Machiavelli, paralı askerlerin hem savunmada hem de saldırı da bir işe yaramadığını, dostlar arasında kahraman, düşman karşısında ise korkak olduklarını, onları savaş
alanlarında ücretlerinden başka tutacak bir şeyin olmadığını öne sürmüştür.
Machiavelli, paralı askerlerle ilgili olarak
devlet adamlarına şöyle seslenmiştir:
“Başkalarının silahları
ya üstünden dökülür, ya ağır gelir ya da seni boğar."
MACHİAVELLİ, SCHOPENHAUER VE ENGELS ÜZERİNE
Günümüzde Batı uygarlığı, dünyanın en fazla tanınan ve en çok itibar edilen
uygarlığıdır. Çünkü şimdiye kadar, gerek Batı toplumlarında gerekse de Türk
toplumu gibi Doğu toplumlarında bilinçli bir şekilde Batı uygarlığının,
genellikle, hep olumlu yönleri ön plana çıkartılmıştır. Oysa Batı uygarlığının
Sosyal bilimler ile küreselleşmenin yani diğer adıyla kapitalizmin ilişkisini açıklayan, küreselleşmenin aşamalarını ve sosyal hayatımızdaki yerini aynı zamanda etkilerini anlatan, küreselleşme sürecinin içindeki dünyayı 'gerçekleri' ile anlamlandırmayı sağlayacak bir kitap. Kitap ders kitabı niteliği taşıyıp sade bir dille yazılırken aynı zamanda eleştirel bir dille yazılmış Sezgin Kızılçelik tarafından. Bu eleştiren dil sayesinde dünyanın içinde bulunduğu kaosu anlayabiliyorsunuz ve daha derin bir pencereden küreselleşmeyi inceleyebiliyorsunuz.
Küreselleşmenin dünya toplumlarına nasıl etki ettiğini ve sosyal bilimcileri nasıl iki kutup etrafında topladığını okuduktan sonra anlayacaksınız. Küreselleşme yanlılarının ve karşıtlarının kısaca dünyayı saran bu kavramla ilgisi olan herkesin, özellikle sosyal bilimcilerin okuması gereken bir kitap.
Bu sene en çok zaman ayırdığım ve hala da zaman ayırmakta olduğum “Frankfurt okulu” beni birçok konuda tekrar düşünmeye, okumaya, öğrenmeye itekledi. Bir Uluslararası İlişkiler mezunu ve yüksek lisans öğrencisi olarak “eleştirel teori” benim de sık sık kullandığım merceklerden bir tanesi olmasına karşın bunca senedir bu bakış açısında kaçırdığım
Bence filozoflar üzere okuma yapmadan bu kitaplara kesinlikle bakın. 6 ciltlik bir eser ve bunu size tavsiye etmemin yegane sebebi direkt filozofların kitaplarını okumaktansa evvela o filozofları okuyup hatmetmiş işin ehli insanların o filozoflar hakkında doyurucu metinlerini okumanın daha doğru olduğunu düşünmemdir. Kitap içerisinde bir çok düşünürün sosyal teorisi, metodolojisi ve entelektüel portresi anlatılıyor. Kesinlikle alın halka hitap eden herkesin anlayabileceği 6ciltlik muazzam bir çalışma olmuş. Özellikle sosyolojiye ilginiz varsa giriş niteliğinde bir eser; sosyoloji nasıl yapılır toplum nasıl hangi metodlar ile anlaşılır sorularını farklı sosyologlar üzerinden çok güzel ve basit açıklamış.Hepsini tavsiye ederim, dili de sade ve basittir.