Kim ne yapar
Tam bilmiyorum.
Ben olsam,
Bayramın 'verme' kısmına takar
Herkese sevdiğini hediye ederdim.
Analara çocuklarını,
Sevenlere sevdiklerini mesela.
Uzaktakileri yakın etmek,
Ayrılıkları buluşmaya çevirmek
İyi olabilirdi.
Az görüleni çok görünür kılmak,
Neşesiz, umutsuz anları
Kuşlarla, maviliklerle değiştirmek yine.
Bu tür şeyler yapmak isterdim.
Bazen bize soruyorlar bu kadar şehit var nasıl yaşıyorsunuz.
Oturup düşünemiyoruz onun için. Oturup düşündüğümüzde, anlattığımızda yapamıyoruz yani. Yürümüyor yaşam o noktadan sonra. Kalp, beyin kaldırmıyor yani. Fark ettim ben şunu. Bazen eğitim alanlarına çekiyorlar bizi. Biraz daha böyle savaşın az olduğu alanlara çekiyorlar. Ben halen yazamıyorum mesela, şehit üzerine yazı yazamam. Arkadaşlar üzerine. O zaman fark ettim yani, nasıl kaldırmışım bunu. Yaşarken, içindeyken onu hissetmedim şimdi hissediyorum. Kaldıramıyorum da yani. Şimdi nasıl o zaman yaşadım. Şeyi fark ettim. Her gün yaşaman gerekiyor, ayakta kalman gerekiyor. Budur yani doğru olan. Diğer yüklerin hepsini hafifletiyorsun aslında bir çeşit. Nasıl yapıyorsun bilmiyorum, insani bir şey de değil aslında. Ya da nasıl yaptığımızı tam bilmiyorum. O beyin ve kalp dengesini nasıl kuruyoruz. Ama şunu fark ettim yani, ağırlığıyla yaşamıyoruz, sadece içinden geçiyoruz. Ağırlığını hissettiğin an yaşam durur aslında...
İnsan yaşadıklarıyla insan da, insan yaşadıklarıyla kalıyor
Bazen yaşadıklarımızı
Bir örtü gibi üstüme atmak,
Üşümemek istiyorum
Ama nafile
Hep çıplağız.
Yalınız.
Issız.
Zaman tüm yarımlıklarımızı kapatmayacak biliyorum ama
Birkaç 'mutlu an' daha bağışlayamaz mı acaba.
İlerleyen zamanım gerçek zamanıma mı akıyor,
Bilmiyorum, bilmiyorum.
Yaşam akıyor
Aksın da,
Bir itirazım yok,
Yok da
Biraz bizi de dinleyemez mi?
Bu nehirde hep boğulup,
Kenara vurmak bize mi düşecek?
Yaşamın zamanını
Çıkmaz bir sokağa çevirmemeli.