Steve Biko

Siyah Bilinci yazarı
Yazar
8.6/10
21 Kişi
89
Okunma
12
Beğeni
1.917
Görüntülenme

Steve Biko Sözleri ve Alıntıları

Steve Biko sözleri ve alıntılarını, Steve Biko kitap alıntılarını, Steve Biko en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İlkeler manifestomuzda siyahları, Güney Afrika toplumunda siyasal, ekonomik ve sosyal bağlamda yasa ya da teamül marifetiyle grup olarak ayrımcılığa uğrayan ve kendilerini, isteklerini gerçekleştirme mücadelesi veren bir birlik kabul edenler olarak tanımladık. Bu tanım, önümüze bir kaç şey koyuyor: 1. Siyah olmak, deri rengiyle ilgili bir mesele değildir; siyah olmak, zihinsel bir yaklaşımın yansımasıdır. 2. Sadece kendinizi siyah olarak tanımlamakla bile kurtuluş yoluna girmiş olursunuz; siyahlığınızı itaatkar bir varlık olduğunuzu gösteren bir damgalama olarak kullanmaya çalışan bütün güçlere karşı, kavgaya kendinizi adamış olursunuz. Yukarıdaki gözlemlerden yola çıkıp, siyah tabirinin ille de her şeyi kapsamadığını görebiliriz; yani bizim hiçbirimizin beyaz olmayışı, hepimizin ille de siyah olduğu anlamına gelmiyor. Beyaz olmayanlar vardır ve var olmaya devam edeceklerdir, hem de oldukça uzun bir süre daha. Şayet biri beyaz olmayı istiyorsa ama ten rengi buna erişmeyi imkansız kılıyorsa, o kişi beyaz olmayandır. Her kim ki beyaz adama "Patron" der, her kim ki kolluk gücünde yahut Güvenlik Birimi'nde hizmet verir, o kişi ipso facto beyaz olmayandır. Siyahlar -gerçek siyah insanlar- ruhlarını kendi istekleriyle beyaz adama teslim edenler değil, isyan içinde başlarını dik tutmayı becerebilenlerdir. Kısaca böyle tanımladığınızda Siyah Bilinci de özünde, siyah adamın, eylem sebebi -derilerinin siyahlığı- doğrultusunda kendi kardeşleriyle güçlerini birleştirme ve kendilerini ebedi köleliğe mahkum eden zincirlerden kurtulmak için grup halinde hareket etme gereğini yerine getirmesidir.
O uğursuz yıldan -1652'den- bu yana, kültürel etkileşim süreci yaşıyoruz. Belki buna "kültürel etkileşim" demek hadsizlik olur çünkü terim farklı kültürlerin kaynaşması anlamına geliyor. Bizim durumumuzda bu kaynaşma aşırı bir şekilde tek taraflıdır. Karşılaşmış ve "kaynaşmış" iki büyük kültür, Afrika Kültürü ile Anglo-Boer Kültürü'ydü. Afrika kültürü basit ve sadeydi ama Anglo-Boer kültürü sömürgeci bir kültürün bütün şaşaasına sahipti ve bu yüzden de fethetme konusunda hayli donanımlıydı. Mümkün olan her yeri iknayla fethetmişlerdi; bütün diğer Tanrıları kötüleyen ve giyim kuşama, eğitim ritüeline ve geleneğe katı bir davranış kodu dayatan son derece dışlayıcı bir dini kullanıyorlardı. Din değiştirtmenin mümkün olmadığı yerde silahlı kuvvetler hazır bekliyor ve bir üstünlük yaratıyordu. Dolaysıyla Anglo-Boer kültürü neredeyse bütün alanlarda çok daha güçlü olan kültürdü. Burası, Afrikalının kendine ve çevresine olan hakimiyetini kaybetmeye başladığı yerdir. Nitekim Afrikalı halkın kültürel yönlerine göz atan birisi, ister istemez kendini kıyaslama yaparken bulur. Bunun başlıca sebebi "üstün" kültürün yerli kültüre yönelttiği aşağılamadır. Anglo-Boer kültürü her zaman, sömürgeci özünü haklı göstermek adına, yerli halkın bütün kültürel yönlerine aşağı bir konum atfetmeye yönelmiştir.
Reklam
Görüyorsunuz ki her alanda "Siyah Bilinci" siyah adamla kendi dilinde konuşmaya çalışıyor. Uyuyan kitleleri yeniden uyandırma gibi acil bir ihtiyacı hissetmenin tek yolu,siyah dünyadaki temel yapıyı idrak etmektir. İşte siyah bilinci, bunu yapmaya çabalıyor. Söylemeye bile gerek yok, bu programı uygulamak zorunda olanlar yine siyah insanlar olacaktır. Sekou Toure şu sözlerinde bu nedenle haklıydı: "Afrika devrimine kablmak için devrimci şarkılar yazmak yetmez; devrimi insanlarla birlikte tasarlamak zorundasınız. Ve zaten bunu yaptığınızda, şarkılar kendiliğinden gelir." Gerçek bir eylemi haiz olmak için bizzat kendiniz Afrika'nın ve onun felsefesinin yaşayan bir parçası olmak zorundasınız; Afrika'nın özgürleşmesi, ilerleyişi ve mutluluğu için bütün yönleriyle kullanılan şu toplu enerjinin bir bileşeni olmak zorundasınız. Afrika'nın ve çile çeken insanlığın verdiği büyük kavgada yer almayan ve kendini asla diğerleriyle birlikte görmeyen sanatçılara ya da entelektüellere bu kavganın dışında herhangi bir yer yoktur.
İşte bizim, mevcut durumu değiştirmek için tasarlanmış herhangi bir programa başlamadan evvel kabul etmemiz gereken ilk -ve görüldüğü üzere tek- gerçek budur. Değişim için tek aracınızın, şahsiyetini kaybetmiş bu insanlar olduğunu idrak ettiğinizde, hakikati görmek daha zorunlu hale gelir. Öyleyse atılacak ilk adım, siyah adamı kendine getirmektir, boş kabuğunun içine hayat pompalamaktır, ona özsaygı ve onur aşılamaktır, suistimal edilmesine ve doğduğu ülkede kötülüğün hüküm sürmesine izin verdiği için kendisinin de bu suça ortak olduğunu hatırlatmaktır. Bir tür içe bakma süreci derken kastettiğim şey budur. "Siyah Bilinci"nin tanımı budur.
Liberal ideolojinin bayrağı altında ileri sürülen entegrasyon miti yerinden oynatılmalı ve ortadan kaldırılmalıdır. Çünkü yapay entegre çevreler, siyahlar üzerinde uyuşturucu etkisi yapmaktan ve suçluluk duygusundan mustarip beyazlara belirsiz bir tatmin sunmaktan başka bir işe yaramadığı halde, insanları bir şeylerin yapıldığına inandırmaktadır.
Biko'nun yazılarının bazılanru kendi ismiyle değil, "Frank Talk" (Dürüst Konuşma) müstear ismiyle imzaladığını göreceksiniz. Bu yöntem şüphesiz ki bir tedbirdi, ama müstear ismin ifade etmek istediği, aynı yazıların alt-başlığı olan "Ne İstersem Onu Yazanın" (I Write What I Like) sloganıyla ve genel olarak Siyah Bilinci düşüncesiyle de uyum içindedir. Yazdığına ve söylediğine beyazların karışamayacağını vurgulayan bir tavırdır.
Reklam
147 öğeden 151 ile 147 arasındakiler gösteriliyor.