İlkeler manifestomuzda siyahları, Güney Afrika toplumunda siyasal, ekonomik ve sosyal bağlamda yasa ya da teamül marifetiyle grup olarak ayrımcılığa uğrayan ve kendilerini, isteklerini gerçekleştirme mücadelesi veren bir birlik kabul edenler olarak tanımladık. Bu tanım, önümüze bir kaç şey koyuyor:
1. Siyah olmak, deri rengiyle ilgili bir mesele değildir; siyah olmak, zihinsel bir yaklaşımın yansımasıdır.
2. Sadece kendinizi siyah olarak tanımlamakla bile kurtuluş yoluna girmiş olursunuz; siyahlığınızı itaatkar bir varlık olduğunuzu gösteren bir damgalama olarak kullanmaya çalışan bütün güçlere karşı, kavgaya kendinizi adamış olursunuz.
Yukarıdaki gözlemlerden yola çıkıp, siyah tabirinin ille de her şeyi kapsamadığını görebiliriz; yani bizim hiçbirimizin beyaz olmayışı, hepimizin ille de siyah olduğu anlamına gelmiyor. Beyaz olmayanlar vardır ve var olmaya devam edeceklerdir, hem de oldukça uzun bir süre daha. Şayet biri beyaz olmayı istiyorsa ama ten rengi buna erişmeyi imkansız kılıyorsa, o kişi beyaz olmayandır. Her kim ki beyaz adama "Patron" der, her kim ki kolluk gücünde yahut Güvenlik Birimi'nde hizmet verir, o kişi ipso facto beyaz olmayandır. Siyahlar -gerçek siyah insanlar- ruhlarını kendi istekleriyle beyaz adama teslim edenler değil, isyan içinde başlarını dik tutmayı becerebilenlerdir. Kısaca böyle tanımladığınızda Siyah Bilinci de özünde, siyah adamın, eylem sebebi -derilerinin siyahlığı- doğrultusunda kendi kardeşleriyle güçlerini birleştirme ve kendilerini ebedi köleliğe mahkum eden zincirlerden kurtulmak için grup halinde hareket etme gereğini yerine getirmesidir.