Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Steve Biko

Steve BikoSiyah Bilinci yazarı
Yazar
8.6/10
21 Kişi
87
Okunma
12
Beğeni
1.817
Görüntülenme

Steve Biko Gönderileri

Steve Biko kitaplarını, Steve Biko sözleri ve alıntılarını, Steve Biko yazarlarını, Steve Biko yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sizce, beyaz bir komünist olmakla beyaz bir liberal olmak temelde aynı şey midir?
Batılı dinin kesin kabulüyle bizim kültürel değerlerimiz de mahvoldu.
Getirdikleri yeni dinle insanların kafalarını karıştıranlar, misyonerlerdi. Cehennem hikâyeleriyle halkımızı korkuttular. Tanrı'larını kendisine ibadet edilmesini bekleyen, aksi takdirde "başınıza şunlar şunlar gelir" diyen talepkâr bir Tanrı olarak resmettiler. İnsanlar bu yeni dinde kabul görmek için giysilerini ve âdetlerini terk etmek zorundaydılar. Afrikalı insanların ne kadar dindar olduklarını bilen misyonerler, sonsuza dek yanma, saçların yolunması ve acıdan dişlerin gıcırdaması gibi ayıntılı hikâyelerle insanların duyguları üzerinde terör kampanyalarını bir adım ileriye taşıdılar. Kimi tuhaf ve çarpık mantıklarla kendi dinlerinin bilimsel bir din, bizimkinin ise bir hurafe olduğunu iddia ettiler -kendi dinlerinin temelinde bariz biyolojik çelişkiler olduğu halde. Bu soğuk ve gaddar din yerli halka yabancaydı ve yeni dine geçenler ile "paganlar" arasında yaygın bir çatışmaya yol açtı çünkü beyaz toplumdan yanlış değerler kapan din değiştirenlere, kendi yerli dinlerinin hakikatini savunanları alaya almaları ve küçümsemeleri öğretilmişti. Batılı dinin kesin kabulüyle bizim kültürel değerlerimiz de mahvoldu.
Reklam
Özgürlük, kişinin kendisini, kendi olanaklarıyla tanımlayabilme becerisidir ve bu olanaklar, başkalarının o kişi üzerindeki iktidarıyla zapt edilmez, yalnızca Tanrı'yla ve doğal çevresiyle olan ilişkisinde saklıdır.
"İnsanlar arasında, insan olmalarından gelen bir dayanışma vardır ve bundan ötürü herkes, dünyadaki her adaletsizliğe ve yapılan her yanlışa karşı sorumludur, bilhassa da kişinin tarıklığında işlenen yahut bilmiyor olamayacağı suçlara karşı. Bunları önlemek için elimden geleni yapmıyorsam, ben de suç ortağıyım demektir. Diğer insanların öldürülmesini önlemek için hayatımı tehlikeye atınamışsam, sessiz kalmışsam, kendimi hukuken, siyaseten ve ahlaken hiçbir şekilde anlaşılamayacak bir biçimde suçlu hissederim Tüm bunların ardından hâlâ yaşıyor oluşum bana, kefareti ödenemez bir suçluluk yükler. İnsan ilişkilerinin kalbinde bir yerde, mutlak bir buyruk kendini dayatır: kriminal saldı- n yahut fiziksel varlığı tehdit eden yaşam koşulları durumunda, yaşamı ya herkes için benimse ya da hiç benimseme."
Bu benim entegrasyona karşı olduğum anlamına mı gelir? Eğer entegrasyondan anladığınız şey, siyahların beyaz toplumuna girişi, çoktan yerleşmiş bir normlar kümesine ya da beyazlar tarafından kurulup sürdürülen davranış kalıplarına siyahların asimile yahut kabul edilmesiyse, EVET, ben buna karşıyım. Beyazları ilelebet usta, siyahları da ilelebet çırak (ve kötü bir çırak) bırakacak üst-ast, beyaz-siyah katmanlaşmasına karşıyım. Beyazların entelektüel kibrine karşıyım zira bu kibir onları, ülkede beyaz liderliğin olmazsa olmazlığına ve gelişimin hızırı belirlemek üzere Tanrı tarafından atanmış olduklarına inandırıyor. Yerleşimci bir azınlığın bütün bir değerler sistemini yerli halka dayatma- sına karşıyım.
Aimé Césaire, "hiçbir ırk, hakikati, zekâyı ve gücü tekelinde tutamaz; zafer buluşmasında hepimiz için yer vardır" dediğinde haklı olamazdı.
Reklam
Anlaşılan bu ülkede polislik işinin ardında yatan felsefe "taciz et! taciz et!"dir. Bu kelimeyi çok ölçüsüz bir şekilde yorumladıklarını da eklemek gerek. Öyle ki nezaketleriyle bilinen genç trafik polisleri bile, ara sıra yetişkin siyahları tokatlamakta bir sakınca görmüyor. Bu noktada apaçık görünüyor ki büyük plan, siyah halkı korku içinde tutmak ve beyaz adamın "üstün-ırk" imajını düşünsel yollarla olmasa da en azından zor kullanarak baki kılmaktır.
Daima göz önünde bulundurmamız gereken gerçekler şunlardır:
1. Hepimiz, aynı sistem tarafından eziliyoruz. 2. Farklı derecelerde eziliyor oluşumuz, yalnızca toplumsal olarak değil, arzular bakımından da bizi katmanlaştırmaya yönelik kasıtlı bir tasarıdır. 3. Öyleyse düşmanın planı dâhilinde böylesi bir şüphenin olması da beklenir ve eğer biz, kurtuluş sorununa kendimizi aynı derecede adayacaksak, düşmanın bize boyun eğdirme plarındaki kasıta siyah halkın dikkatini çekmek görevimizin bir parçasıdır. 4. Yola devam etmek için kendi programımıza çekmemiz gerekenler, tabakalarımız arasında grupların eşit dağıldığını görmeye heveslenenler değil, yalnızca adanmış in- sanlar olmalıdır. Bu heves, liberaller arasında yaygın bir oyundur. Bizim bütün eylemimizi yönetmesi gereken tek kıstas, adanmışlıktır.
Zihinsel Kurtuluş
1. Siyah olmak, deri rengiyle ilgili bir mesele değildir siyah olmak, zihinsel bir yaklaşımın yansımasıdır. 2. Sadece kendinizi siyah olarak tanımlamakla bile kurtuluş yoluna girmiş olursunuz; siyahlığınızı itaatkâr bir varlık olduğunuzu gösteren bir damgalama olarak kullanmaya çalışan bütün güçlere karşı, kavgaya kendinizi adamış olursunuz.
Yoksulluk yabancı bir mefhumdu. Böyle bir şey bir bütün olarak topluluğun başına ancak belli bir mevsimde ve elverişsiz bir iklimde gelebilirdi. Birinin, [yaşam] mücadelesi veriyorken komşularından yardım istemesi hiçbir zaman abes karşılanmazdı. Hemen hemen her durumda, hatta savaş hâlinde bile, bireyler, kabileler yahut şefler arasında bir yardımlaşma vardı.
Reklam
"Batılı, saldırgan bir zihniyete sahiptir. Bir problemle karşılaştığında ona bir çözüm geliştirmeden rahat etmez. Kafa- sında birbiriyle çelişkili fikirlerle yaşayamaz; birinden birini kabul etmek zorundadır ya da ikisini birden harmanlayıp uzlaştıran bir üçüncü fikir kafasında evrilir. Mantıksal temeli olmayan çözümleri reddetmek anlamında katı bilimseldir. Doğal ile doğaüstü olan, akli ile akıldışı olan arasına keskin bir çizgi çizer; çoğu zaman da doğaüstü ve akıldışı oları hurafe diyerek dışarıda bırakır. "Bilimsellik-öncesi insanlar olarak Afrikalılar, doğal ile doğaüstü olan arasında herhangi bir kavramsal yarılma görmezler. Onlar bir durumu, problemden ziyade, deneyim olarak yaşarlar. Demem o ki onlar, akli olan ya da olmayan unsurların kendilerini etkilemelerine müsaade ederler; attıkları her adım, bir zihinsel egzersizin sonucundan ziyade, bütün benliğin duruma verdiği bir karşılık olarak tanımlanabilir."
Ruhsal yoksulluğa dair ise bir şeyler söylemeliyiz. Siyahları mutlu bir şekilde yaşamaktan alıkoyan nedir? Acizliklerine kendi rızasıyla mı inanımıştır? Bir insanı, isteklerinin gerçekleşmesi uğruna ölüme gönderen o ender nitelik, siyah adamın genetik yapısında bulunmaz mı? Yoksa o düpedüz yenilmiş bir insan mı?
Neticede siyah adam, bir kabuk, bir insan silueti hâline geldi; bozguna uğramış, kendi sefaletinde boğulan biri; bir köle, zulmün boyunduruğunu koyunsu bir ürkeklikle taşıyan bir öküz. İşte bizim, mevcut durumu değiştirmek için tasarlarımış herhangi bir programa başlamadan evvel kabul etmemiz gereken ilk -ve görüldüğü üzere acı gerçek budur. Değişim için tek aracınızın, şahsiyetini kaybetmiş bu insanlar olduğunu idrak ettiğinizde, hakikati görmek daha zorunlu hâle gelir. Öyleyse atılacak ilk adım, siyah adamı kendine getirmektir, boş kabuğunun içine hayat pompalamaktır, ona öz- saygı ve onur aşılamaktır, suistimal edilmesine ve doğduğu ülkede kötülüğün hüküm sürmesine izin verdiği için kendi- sinin de bu suça ortak olduğunu hatırlatmaktır. Bir tür içe- bakma süreci derken kastettiğim şey budur. "Siyah Bilinci"nin tarımı budur.
Maddi yoksulluk yeterince kötüdür, ama bir de ruhsal yoksullukla birleşirse, öldürür.
"renk denen şeyin insanı kalıba sokmaya yaramayacağı bir ülke"de yaşayabiliriz.
233 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.