Yemeklerin sadece yeme eylemi için yapılmadığına bir kez daha kanaat getirdim. Tovmasyan ailesindeki birlik, beraberlik ve muhabbet yemekler sayesinde daha da görünür olmuş. Ermeni kültürü ve Türk kültürü aynı topraklarda yüzlerce yıl beraber yaşamanın neticesinde birbirinin içine geçmiş. Tariflerin hiç biri yabancı değildi. Ailede hüküm süren gelenekler de bir o kadar benzerdi. Kitapta acının bir tonuna da şahitlik ediyorsunuz. Tehcir günlerinden sağ kurtulanlar hep geçmişlerinin, kaybettiklerinin peşine düşmüşler. Yıllarca geride bıraktıklarını unutamamışlar. Onlarsız yaşamanın zorluklarına katlanmak zorunda kalmışlar. Eski fotoğraflardan acılarla yoğrulmuş ruhların gözlerini çok iyi okuyabiliyorsunuz.
Kitapta yemeklerin görsellerinin olmamasını eksiklik olarak kabul etmeliyiz. İyi ki Youtube gibi video içeriklerine ulaşabileceğimiz platformlar var günümüzde. Yemek kitaplarının sadece sözlü anlatımlarını takip ederek yemek yapmak eskiden çok zor oluyordu herhalde. Bu yüzden bir ustanın yanında yetişmek, onun nasıl yaptığını canlı canlı görmek eskiden fazlaca kıymetliydi.
İrmik Helvası bölümünde geçen hüzünlü hikayeyi ve irmik helvasının yazar için ifade ettiklerini çok beğendim. Yazara göre helva bahane. O, en çok sevdiklerini, özlediklerini, öldüğüne bir türlü inanmadıklarını anmak için giriyor mutfağa.