"Allah'ım lütfen beni kendi odana al"
8 yaşında yatılı bir okuldayken yurt odasında akran zorbalığı ve tacize uğrayan bir çocuğun günlüğüne yazdığı dua!
Bakıyorum ağabey bazen fotoğraflarıma, inan bu kim diyorum kendi kendime. Ben daha beni anlamıyor, tanımıyorken, insanların beni anlaması, beni tanıması ne kadar mümkün? Bunları o insandan beklemek, onlara saygısızlık olmaz mı?
Vicdanı sağ olan insanlar, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilecek olgunluğa eriştiklerinde kendilerini denetleyebilirdi. Vicdanını akıllarındaki hapishaneye kilitleyenler de dünyanın çekilmez bir yer olmasını
sağlayanlardı.
Hasat sonrası yıkanmış buğday taneleri gibi, Serilmişim şimdi, gökyüzüne dönük yüzüm.
Samanyolu manzarası, içime akan gözyaşlarım, Kulaklarımda üvey anne sevimsizliği, Haciz gelmiş bir bakkal, mühürlü dudaklarım. İcralık sevgi sözcüklerim. Uzaklardan atılmış uzaklara, Boş bir misina umutlarım.
Kanatlarım yok,
Kelebek çelimsizliği uçuşlarım. Çağla bir erik ağacı gibi gençliğim, Yapraklarım her sabah ıslak. Akşamdan kalma kırıntılarıyım ekmeğin, Her sabah kuşlarıma ıslatılıp verilen.
Karıncalardan görünmeyen beyazlıklarım. Yelkenli bir gemi yolum,
Fırtınayla alabora olmuş.
Şimdi kalkıp yokluğun minderlerinden, Sussam ayrı savaş kuraklıkta, Konuşsam hasret topraklarıma. Samanyolu dolarken gözlerim, Uyusam ayrı bir sızı rüyalarım.
Kalakalmışım şimdi bu mevsim dışı iklimlerde, Ölüme yakalanır gibi hazırlıksız.
Çukurova’da bir tarla gibi,
Gür ve göz kamaştırıcı beklerdim hayâyı.
Her karışı altından da değerli.
Ne olduysa insanlar:
“Koruyacağız barını” dedikten sonra oldu.
Kapısı açık çitlerin,
Üzerine çekilen gamsele bozdu ahengi.
Belki de vicdanımın ağır ithamlarına ve sorularına ,senin kuracağın tek bir cümle bile yetecek, fakat düşüncelerim bucağını yitirdiği andan itibaren, sessizlik hakim oluyor bende bu sorular karşısında