"Sanki hiçbir şey okumamış, sadece izlemişim."
Tam da böyle hissettim kitabı okurken. Bir çok duyguyu harekete geçiriyor ve bunu yaparken de zaman zaman kitaptan çıkıp içinize dönmenize neden oluyor.
Köklerinin yaşadıklarına tanık olmak isteyen genç bir kızın dilinden, kuşaklar arası seyehat eden "Meral"' den ve amcasının ona verdiği kayıp sayfalardan oluşan, hemen bitmesin isteyeceğiniz harika bir roman.
Daha fazla okuyucuya ulaşması dileğiyle keyifli okumalar.
Genellikle bir kitabı okurken bende uyandırdığı duygularla, bana nasıl geçtiğiyle haşır neşir olan bir okurum. Meral bende sanki sürekli değişen bir manzara izliyorum hissi oluşturdu. Bazen portakal çiçeklerinin kokusunu içime çekerken bazen de yerden yapraklarını topladım. Bazen Meral ile o otelin bahçesinde mektuplar arasında kayboluyorsunuz, bazen de o özenle yere silkelenen sigara küllerinde siz de yanıyorsunuz.
Öykü diliyle yazılan roman, biyografi, mektup artık her ne şekilde tanımlarsanız çok yönlülüğüyle asla akıcılığını kaybetmiyor. İlk sayfadan sizi yakalıyor, siz de karakterlerle birlikte savruluyorsunuz yitirilen gerçeklere.
Uğur Terzi'nin anlatımı ise çok başarılı. Yer yer betimlemelerle süslenmiş, yer yer de sadeliğiyle sizi yakalıyor. Kendisinin ilk romanıymış, umarım yeni eserlerinde de karşılaşırız.
Kitabı bitiremedim. Zaman zaman hikaye beni içine aldı “tamam dedim şimdi olacak”. Maalesef ben başaramadım. Meral niye vardı, meral’e ne oldu? Olduysa neden içine beni almadı bilmiyorum. Dediğim gibi ben başaramadım.