Takılarla arası hiçbir vakit iyi olmamıştı. Pek çok kadının kıymet verdiği ve kıymetlerinin onlarla biçildiğini sandığı, taşlarına anlam yükledikleri takılar onun için yüktü. Onun en büyük aksesuarı saçlarıydı.
Nazım hapisteyken Piraye bir mektubunda ona şöyle yazmıştı; "Kendine iyi bak, sakın benden evvel ölme." Bu cümleyle sarsılmıştı. Hem bunun acısını biliyor hem de yeniden yaşama korkusunu taşıyordu. Nazım bu duyguyu şiire döküp altına da ikisinin adını yazmayı düşündü. O da Piraye'den önce ölmek istiyordu satırlarında...
Ben
senden
Herkes bizim gibilere acının bi halt etmediğini düşünür. Oysa için göçerken dışın dik durur, gören de dışına göre karar verir. Hem zaten acıyı yaşama biçimimiz başkalarıyla onu paylaşmamaktan geçtiği için işimiz zordur.
Aslında şu “zaman” denilen şey ilaç falan değildi. Aksine insanın elini kolunu bağlayan, ona sözün kimde olduğunu öğreten, kendisine itaat ettiren bir ömür törpüsüydü. Zamanı bekliyordun beklemesine ama kum saatindeki ömür akmaktan vazgeçmiyordu.