W. Montgomery Watt

W. Montgomery WattHazreti Muhammed author
Author
7.8/10
54 People
243
Reads
36
Likes
4,196
Views

W. Montgomery Watt Quotes

You can find W. Montgomery Watt quotes, W. Montgomery Watt book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Dünyadaki büyük insanlar içinde hiçbiri Hz. Muhammed kadar iftiraya uğramamıştır.
“Kalbimizde Allah’ın nuru vardır, onun adı da vicdandır.”
Reklam
Daha dengeli bir görüşe doğru ilk adım Thomas Cariyle tarafından atılmıştır. Cariyle dünyanın büyük dinlerinden birinin kurucusu olması dolayısıyla O'nun bir sahtekar olduğu düşüncesini reddetti. Daha sonra gelen alimlerin bir kısmı, zaman zaman O'nun akıl hastası olduğunu belirtseler de, Hz. Muhammed'in samimiyetini kabul etme girişimleriyle bu yolu izlediler. Gustav Weil, O'nun saralı olduğunu ispat etmek için çalıştı. Aloys Sprenger daha da ileri gitti ve Hz. Muhammed'in saraya İlaveten isteri'ye de tutulduğunu iddia etti. Sir Wilîiam Muir sahte peygamber düşüncesine benzer bir düşünceyi muhafaza etmiş ve Hz. Muhammed'İ, Mekke'de dürüst ve yüce-ruhlu bir resul ve vaiz iken, Medine'ye gittikten sonra, dünyevi başarılar uğruna Şeytan'ın oyunlarına teslim olan bir kişi olarak tasvir etmiştir. D.S. Margoliouth O'nu, bile bile halkın kafasını karıştıran birisi olarak suçlamaktan çekinmiyor ve ruhçuluk tarihinin, olağan dışı güçleri olan insanların nasıl ko-layca sahtekarlığa yönelebileceğini gösterdiğine işaret ediyordu. Hıeodor Nöldeke, Hz. Muhammed'in peygamberi ilhamının gerçekliği üzerinde ısrar ederek, O'nun saralı olduğu düşüncesine karşı çıkıyor ve kendisinin ilahi güçlerin etkisi altında olduğuna inanacak derecede güçlü coşku nöbetlerine maruz kaldığını düşünüyordu
bedeviler, öyle dindar Müslümanlar olmadılar.
Öte yandan bedeviler, gerek Muhammed hayattayken gerekse daha sonraki zamanlarda pek öyle dindar Müslümanlar olmadılar.
Arap etkisi kendisini göstermeden önce Avrupa'daki tıbbi uygulamanın niteliği düşüktü.
Sayfa 100 - Bilgesu YayınlarıKitabı okudu
Hz. Muhammed'in Bedir'de alınan esirleri genel olarak fidye almak amacıyla tutma kararı, sadece yumuşak mizacın ve Müslümanların mâlî durumlarının iyileştirilmesi ihtiyacının bir işareti değildi. Bu muhtemelen, ufukta görmeye başladığı daha uzak amaçlarını gerçekleştirmek için, Mekkelilerin idari kabiliyetlerinden yararlanmak istemesinin ve bu nedenle de, görevinin Ķureyşlileri yok etmek değil, onları kendi davasına kazanmak olduğunun anlaşılmaya başlamasıdır.
Sayfa 48
Reklam
İbrahim'in dini ilk başlarda hanifiye ya da hanif dini olarak adlandırıldı. Hanif sözcüğü Batılı bilim insanlarınca fazlasıy­la tartışılmıştır. Önceleri Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafın­dan "putperest" için kullanılmış görünür ve ayrıca eski Suri­ye-Arap dininin Helenleştirilmiş (ve felsefi) biçimini benim­seyenleri de ifade ediyordu. İslam öncesi Arabistan' da her ne kadar tektanrıcılıktan etkilenen insanlar bulunuyorsa da ve bunlar sonraki Müslüman yazarlar tarafından hanifler ola­rak adlandırılsa da, onlar kendileri için bu adı kullanmıyor­muş gibi görünür. Kur'an' da bu kelimeye yeni bir anlam veri­lir ve ne Yahudi ne de Hıristiyan olmayan bir tektanncı kim­se anlamına gelir. Hıristiyanlar bunu "putperest" anlamın­da kullanmaya ve Müslümanları onu kullanarak aşağılama­ya devam etti. Bu durum, kavramın Müslümanların gözün­den düşmesinin sebebi olabilir. Bir süre Müslümanlar "ibrahim'in dinini, hanifi" izlediklerini söylemekten gurur duy­dular. Bununla beraber, sonunda onlar, "İbrahim'in dini, ha­nif, Müslüman" biçimini tercih etmeye başladılar. Müslü­ man, "teslim olmuş" (yani, Allah'a) anlamına gelen, fiilden türetilmiş bir sıfattır. Bunu, İbrahim için kullanmak uygun düşüyordu; çünkü o, Allah'ın kurban etmesini emrettiği oğ­luyla birlikte kendisini (Allah'a) teslim etmişti (Kur'an Saf­fat Süresi, 103) İslam "(Allah'a) teslim olma" anlamında, bu­na karşılık gelen isim fiildir ve bir din için güzel bir isimdir.
Hz. Muhammed'in vefatından sonra bazı kabilelerde hoşnutsuzluk baş gösterdiğinde, Mekke'nin sadakatinin esas olarak Süheyl bin Amr tarafın­dan sağlandığını öğrenmek daha şaşırtıcıdır. Hepsinden da­ha ilginç olan Ebu Cehil'in oğlu lkrime'nin durumudur. İlk başta Hz. Muhammed tarafından cezalandırılan ardından af­fedilen İkrime adanmış bir Müslüman haline geldi ve birçok önemli askeri ve idari konuma getirildi. İslam için göster­diği azmin ne derece güçlü olduğu ona atfedilen şu sözler­den anlaşılmaktadır: "Seninle savaşmak için harcadığım pa­ranın daha fazlasını, Allah yolunda harcayacağım"; "Lat ve Uzza için hayatımı tehlikeye attım, Allah için onu tehlikeye atmaktan mı kaçınacağım?" Bu sözlerine uygun olarak Suri­ye'deki savaşların birinde "şehit" olarak can verdi.
Muhtemelen Medine'ye göçten sonra Hz. Muhammed'in, lslam için Yahudiliği model aldığı düşünülme­ye başlandı. Mekke'yi terk etmesinden önce, Yahudi usulü­ne uygun olarak, Kudüs'ü kıble ya da namaz esnasında yö­nelinmesi gereken yön olarak seçtiği söylendi. Aşure orucu­nun, Yahudilerin Kefaret Günü'nün, Medine'de Müslüman­lar tarafından uygulandığı görülmektedir. lslam'ın ayırt edi­ci özelliği haline gelen topluluğun hep birlikte yerine getir­diği özel Cuma ibadeti, şu ya da bu şekilde Yahudilerin Cuma günleri gerçekleştirdikleri Sabbath ibadetine hazırlanış­ları ile bir şekilde bağlantılıdır.
Sayfa 116Kitabı okudu
Kâğıt, Çin'de icat edildi ve 8. yüzyılın ortasında Araplarca esir alınan Çinli zanaatkârların özgürlüklerini kâğıt üreterek kazandıkları söylenmektedir. Kâğıt, başlıca alternatifi Mısır papirüsünden daha ucuz olduğundan önemi çok geçmeden fark edildi. Harun Reşid'in veziri Yahya bin Halid yaklaşık 800 yılında Bağdat'ta ilk kâğıt fabrikasını kurdu. Ardından kâğıt üretimi Suriye ve Kuzey Afrika üzerinden batı yönünde, İspanya'ya doğru yayıldı ve böylece kâğıt yaygın biçimde kullanılır hale geldi.
Sayfa 45 - Bilgesu YayınlarıKitabı okudu
320 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.