W. Montgomery Watt

Hazreti Muhammed author
Author
7.8/10
54 People
246
Reads
36
Likes
4,262
Views

W. Montgomery Watt Quotes

You can find W. Montgomery Watt quotes, W. Montgomery Watt book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Ya Kur'an'ın tamamı Şeytan'dan geldiyse
Bir ara Hz. Muhammed, putlara açıkça şefaat hakkı tanır gibi görünen bazı cümleleri Kur'an'ın ayetleri olarak söyle­miş olmalıdır. Bunlar bir rivayete göre şöyledir: Lat ve Uzza'ya mı tapıyorsunuz? Ve diğer üçüncüsü olan Menat'a mı? Onlar göğe yükseltilen kuğulardır; Şefaatleri umulur; Hoşnutlukları görmezden gelinmez.
Ben şahsen, Hz Muhammed'in kendisine vahiy olarak gelen şeyin kendi bilincinin ürünü olmadığına inanmakta samimi olduğuna ikna oldum. Hz Muhammed'in gerçekten bir peygamber olduğu kanaatindeyim ve biz Hristiyanların; "onları meyvelerinden tanırsın" anlamındaki Hristiyan prensibi gereğince bunu kabul etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Çünkü asırlar boyunca İslam, birçok aziz ve mübarek insanlar yetiştirmiştir.
Reklam
bedeviler, öyle dindar Müslümanlar olmadılar.
Öte yandan bedeviler, gerek Muhammed hayattayken gerekse daha sonraki zamanlarda pek öyle dindar Müslümanlar olmadılar.
Arap etkisi kendisini göstermeden önce Avrupa'daki tıbbi uygulamanın niteliği düşüktü.
Sayfa 100 - Bilgesu YayınlarıKitabı okudu
623 yılında bir iki dahili olay meydana geldi. En önemlisi, Nisan ayında meydana gelen, Hz. Muhammed'in Ayşe'yle evliliğinin gelinin en fazla dokuz yaşındayken gerçekleş­miş olmasıdır (...) Kaynaklar Ayşe'nin çocukluk ve gençlik yılları üzerine doğrudan yorum yapmaz, yine de onun nasıl oyuncaklarıy­la oynamaya devam ettiğini ve Hz. Muhammed'in de oyun­lannın ruhuna nasıl girdiğini tasvir ederler. Hz. Muhammed "Bunlar nedir" diye sorar, Ayşe de "Süleyman'ın atları" ce­vabını verir. Elli üç yaşındaki bir adamla on yaşlarındaki bir kız arasındaki bu ilişki, karı-koca arasındaki ilişkiden ziyade baba ve kızı arasındaki ilişkiye benzeyen, tuhaf bir ilişki olmalıdır. Elbette 7. yüzyıl Arabistan'ında kızların çok daha erken olgunlaştıklarını unutmamak gerek.
Sayfa 121Kitabı okudu
Muhtemelen Medine'ye göçten sonra Hz. Muhammed'in, lslam için Yahudiliği model aldığı düşünülme­ye başlandı. Mekke'yi terk etmesinden önce, Yahudi usulü­ne uygun olarak, Kudüs'ü kıble ya da namaz esnasında yö­nelinmesi gereken yön olarak seçtiği söylendi. Aşure orucu­nun, Yahudilerin Kefaret Günü'nün, Medine'de Müslüman­lar tarafından uygulandığı görülmektedir. lslam'ın ayırt edi­ci özelliği haline gelen topluluğun hep birlikte yerine getir­diği özel Cuma ibadeti, şu ya da bu şekilde Yahudilerin Cuma günleri gerçekleştirdikleri Sabbath ibadetine hazırlanış­ları ile bir şekilde bağlantılıdır.
Sayfa 116Kitabı okudu
Reklam
Kâğıt, Çin'de icat edildi ve 8. yüzyılın ortasında Araplarca esir alınan Çinli zanaatkârların özgürlüklerini kâğıt üreterek kazandıkları söylenmektedir. Kâğıt, başlıca alternatifi Mısır papirüsünden daha ucuz olduğundan önemi çok geçmeden fark edildi. Harun Reşid'in veziri Yahya bin Halid yaklaşık 800 yılında Bağdat'ta ilk kâğıt fabrikasını kurdu. Ardından kâğıt üretimi Suriye ve Kuzey Afrika üzerinden batı yönünde, İspanya'ya doğru yayıldı ve böylece kâğıt yaygın biçimde kullanılır hale geldi.
Sayfa 45 - Bilgesu YayınlarıKitabı okudu
İbrahim'in dini ilk başlarda hanifiye ya da hanif dini olarak adlandırıldı. Hanif sözcüğü Batılı bilim insanlarınca fazlasıy­la tartışılmıştır. Önceleri Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafın­dan "putperest" için kullanılmış görünür ve ayrıca eski Suri­ye-Arap dininin Helenleştirilmiş (ve felsefi) biçimini benim­seyenleri de ifade ediyordu. İslam öncesi Arabistan' da her ne kadar tektanrıcılıktan etkilenen insanlar bulunuyorsa da ve bunlar sonraki Müslüman yazarlar tarafından hanifler ola­rak adlandırılsa da, onlar kendileri için bu adı kullanmıyor­muş gibi görünür. Kur'an' da bu kelimeye yeni bir anlam veri­lir ve ne Yahudi ne de Hıristiyan olmayan bir tektanncı kim­se anlamına gelir. Hıristiyanlar bunu "putperest" anlamın­da kullanmaya ve Müslümanları onu kullanarak aşağılama­ya devam etti. Bu durum, kavramın Müslümanların gözün­den düşmesinin sebebi olabilir. Bir süre Müslümanlar "ibrahim'in dinini, hanifi" izlediklerini söylemekten gurur duy­dular. Bununla beraber, sonunda onlar, "İbrahim'in dini, ha­nif, Müslüman" biçimini tercih etmeye başladılar. Müslü­ man, "teslim olmuş" (yani, Allah'a) anlamına gelen, fiilden türetilmiş bir sıfattır. Bunu, İbrahim için kullanmak uygun düşüyordu; çünkü o, Allah'ın kurban etmesini emrettiği oğ­luyla birlikte kendisini (Allah'a) teslim etmişti (Kur'an Saf­fat Süresi, 103) İslam "(Allah'a) teslim olma" anlamında, bu­na karşılık gelen isim fiildir ve bir din için güzel bir isimdir.
Nakliye ticaretinde Arap payının azalmasının nedenleri bu­ lanıkhr. Claude Cahen, akla uygun bir biçimde bunun nedenin Arapların Müslüman olmayan ülkelere seyahat etmek isteme­ meleri ya da bu ülkelerin yöneticilerinin Müslümanları dışla­ ması olamayacağını, ama daha ziyade Arapların (İtalya ve Bi­zans imparatorluğu dışında) Avrupa'yla ticaret yapmaya ilgi duymaması olabileceğini savundu. Ticaretin hacminin ilgi du­yulamayacak kadar az olduğunu düşünmüş ya da malların nakliyahnı Müslüman olmayan ellere bıraktıklarında daha iyi sonuçlar alındığını görmüş olabilirler. Arap tacirler kararlan tek başlarına almıyorlardı, çünkü Fahmi Mısır ve muhtemelen diğer Müslüman yönetimler yabancı tüccarları kendi pazarla­ rına gelmeye ve burada vergi ödemeye zorlamaktaydılar. Nite­kim İtalya ile Mısır arasında mallar İtalyanlar tarafından taşın­ makta ama İtalyanların Mısır üzerinden Kızıl Deniz' e ya da Su­dan' a geçmelerine izin verilmemekteydi. İtalyanlar Orta Av­rupa'yla ilişkilerinde aynı ilkeyi benimsemiş gibi görünmekte­ler ve Bizans'ın bu bağlamdaki uygulaması da temelde ben­zerdi. Tacirlerden daha çok siyasi yönetimlerin çıkarına olan bu maliye politikası, İslam ticareti desteklese de, Müslüman tacir­lerin çok az siyasi iktidara sahip olduklarının bir kanıtıdır.
Sayfa 35 - Teknoloji ve TicaretKitabı okudu
"Bir kez yanlış bir takdim ya da çarpıtılmış bir imaj, bütün bir kültürel cemaatin genel bakış açısına kesin ola­rak yerleştiğinde, onu değiştirmek zordur. Yeni nesil bilim adamları, eski algılayışı kabul edenler tarafından yetiştiri­lirler; onlar yeni gerçekler bulduklarında bile, bunları hala o eski algılayışa uydururlar. Yalnızca çelişkiler ciddi olma­ya başladıklarında, bilim adamları eski algılayışları düzelt­meyi düşünmeye başlarlar".
Sayfa 158Kitabı okudu
320 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.