Gül yüzünde gülücükler görende
Bir sevdalı bülbül uçar bağrımdan,
Yüreğim çırpınır selam verende;
Sanki bir ceylan su içer bağrımdan
Harami, gözünü cana döndürmüş,
Düz giden yolları yana döndürmüş,
Beni bir uğursuz hana döndürmüş;
Bin dert konar, bin dert göçer bağrımdan.
Koklayıp geçmiş de bir sarı ölüm
Toz pembe çağında kurumuş gülüm,
Gayri bir gölgesiz, sınırsız çölüm
En mecnun emeller geçer bağrımdan
Badem gözlerini kısıp da öyle
Acı acı bakma, ârım var, kardaş!
Susma “suçlusun” de, kız, ağır söyle;
Ne cevabım, ne de sorum var, kardaş!
Etle tırnak iken koptuk; tınmadım,
Küçücük bir acı duyup yanmadım,
Adını o günden beri anmadım;
Belli, belleğimden zorum var, kardaş!
Şınların bir içli susuştan geçmiş,
Kaderin ne kara düşüşten gelmiş,
“Eyvah” dedim ama iş işten geçmiş;
Yanında ne yüzle yerim var; kardaş!
Haydi, tut elimden, geç desin diyen
Ver yarı kinini, öç desin diyen,
Bu bir ulu haktır, suç desin diyen;
Andımızda ilkin Kırım var, kardaş;
Yüce surları ören taş değil, düşüncedir.
Kişiye uzluk veren, yaş değil, düşüncedir.
Suç onun eseridir, yasa onun eseri;
Darağacına giren baş değil, düşüncedir.