''bir merdiven oluyorum böyle susunca
neresinden düşsem kendimin, uçurum
yeni hastalıklar öğreniyor bedenim ve zona
şaşıyorum, değiştirmiyor beni yazgım.
yürüyen bir telafi gibiyim,
insan geçmişi erteleyemez, ya gelmemişsem oradan
sonu getirilmeyen tekerlemenin ortasında yalnız
bu savaşta ne miğfer ne kalkan,
beni nereden vuralım?
öpülmeyen alnı vuralım, bulunmayan damarı,
görüşürüz derken görüşmeyeceğini bilmeyi,
bir yüzüğün izini, gırtlaktan taşan çizgiyi,
sevmediğimiz şeylere dönüşmeyi vuralım.
düşelim ve mucizesizlik yaşasın,
bir hatırın boşluğunu doldurmak için sanatlar bulalım.
oysa kaçmak ve teslim olmak çok yakın,
istesem kendimi tutuklarım.
-iyi bilirdik, beni nereden vuralım?''
Zeynep Tuğçe Karadağ’ı ‘Acile Tek Giden’ ve ‘Beni Nereden Vuralım?’ adlı şiir kitaplarıyla tanıyoruz. Alaybozan’la hepimizin ezberlerini bozan öykülerle karşımıza çıkıyor ve sinematografik bir anlatımla okuru sarsıyor.
Kendine özgü dili ve sıradışı kurgusu ile uzun süre dimağımızdan silinmeyecek metinler bunlar. Kimi öykülerde adaletin tecellisine tebessüm ediyor, kiminde kendini eksik ya da bir parça yalnız hisseden bir karakterin gözleriyle bakıyorsunuz topluma. Duyu organlarınızın tamamını kullanacağınız bir öyküden, eşyaların da bir ruhu olduğunu anlatan öyküye geçmek tıpkı edebiyatın hazzını her zerrenizde hissetmek gibi.
“Yatak odandaki gardırobun sol kapağını açtın, uzun uzadıya boşlukta sallanan askılara baktın, onlara dokundun, eskiden orada duran kıyafetleri anımsamaya çalıştın. Gözünün önüne yavruağzı, şal desenli bir gömlek geldi, âdemelman kalkıp indi, bileğin karıncalandı. Elindeki fotoğrafa diktin bakışlarını, otuz yaşına. Onu ters çevirip dolaba kaldırdın. Yüzünü kaplayan örümcek ağıydı yaşam. Yalnızlığın yaratık gibi büyüdü yanında.”
Alaybozan: Katılan topluluğu etkileyerek, bir düzeni ya da kararlaşmış bir işi bozan (kimse).
Yazar 11 öykü barındıran kitabında isminin hakkını veriyor diyebilirim. Rahatsızlık veren konuları yazıp, huzurumuzu kacırmayı farkındalık yaratmayı amaçladığını hissettim okurken. Canlılara dair bütün duygular ve toplumsal yaralarımız işlenmiş kitapta. Karamsarlık hissi baskın.
Öykülerin hepsini beğendim fakat distopik bir öykü olan “Sözcükler Çekildi”, pedofiliye dikkat çeken “Suçbaz”, “Ölürgezer” ve “Dip Nota” beni en çok etkileyen ve sevdiğim öyküler oldu. İyi ki okudum.
.
Siz de okuyun, pişman olmazsınız.
Hoşça kalın.