"Sana gerçekten tüm samimiyetimle gelmiştim.
Her şeyi göze almıştım, her şeyi...
Bütün zorlukları, bütün değişimleri göze almıştım.
Sana daha fazla zaman ayırmak,
Seninle daha çok olabilmek için,
Merak duyduğum seninle ortak olabilecek ilgi alanlarına,
Çeşitli hobilere yönelmiştim.
Kendi ilgilerimi, kendi hobilerimi dahi bırakmayı düşünmüştüm.
Her şeyi değil elbet fakat önemli bazı yapıtaşlarını dahi bırakmıştım.
Ve bunu bilerek, isteyerek yapmıştım, hiçbir zorlama olmadan.
Sevgi fedakarlık demekti, emek demekti, bunun bilincindeydim.
Bu sebeple hayallerim, hedeflerim için çabalamayı sürdürmem gerekiyordu.
Daha fazla zamana ihtiyacım vardı.
Ve ben bu zamanı seninle paylaşmayı hayal etmiştim.
Senden beklemeden, kendimden vermeyi düşlemiştim.
Sana kendimi adamayı planlamıştım.
Yazık oldu, gerçekten çok yazık oldu.
Sen üzgün, kırgın, yorgun, kızgın...
Ben de aynı şekilde karşılıklı çok yazık ettik...
Her şey yine de toparlanabilirdi.
Bitmesine neden olan şeyler değişmişti, düzelmişti.
Fakat geriye dönüp baktığımızda yerinde eskisi yoktu.
Yazık, gerçekten çok yazık, hem de bu kadar çok severken..."
(Jack Brighty'den)