Vassaf'ın İlhanlı bürokrasisinde yükselmeye başladığı dönemlerde İlhanlı bürokrasisinin zirvesinde Reşidüddin bulunmaktaydı. Vassaf'ı fark edip önünü açanda Reşidüddin olmuştur. Reşidüddin meşhur dünya tarihini yazarken pek çok kişiden yardım aldığı bilinen bir gerçektir. Bunlardan birisi de Vassaf'tı. Vassaf sadece
“Çünkü bu, ustaca bir kitap yazma girişimi değil, bir iç dökme, bir itiraf, bir paylaşma arzusu.”
Nerden başlayacağımı, nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Bir süredir kitaplığımda olan ama kalınlığından dolayı hep ertelediğim kitaba bir akşam öneri ile başladım ve bir çırpıda okudum.
Kitap, İkinci Dünya Savaşı'nı yaşamış Profesör Maximilian Wagner'in hayatına girmesiyle kendi geçmişine, aile tarihine dönen ve öğrendiklerini yazmaya karar veren Maya Duran'ın hikayesini kendi ağzından anlatıyor.
Livaneli, Struma faciasını bir aşk hikayesiyle daha çarpıcı bir hale getirmiş. Hem muhteşem bir kurgu hem de(bence) bir araştırma kitabı okuduğumu söyleyebilirim. Öyle ki bazı bölümleri okurken merak edip araştırma yaptığımda oldu.
Üç kadın, üç hayat.. hangisi daha çok acı çekmiş bilemiyorum.. Ama en çok Nadia boğazımda bir düğüm oldu kaldı.
Ahh, sevgili Max.. sen nasıl dayandın bu acıya? Yaşar Kemal’in “Demir olsam çürürdüm, toprak oldum da dayandım.” sözünü anımsattın bana.
Acıları, sevgileri, başımıza gelse katlanamayız diye düşündüğümüz, haberlerde duyduğumuz ve üzüntüden kahrolduğumuz olayları gözlerim dolu dolu okudum bu kitapta. Sonu hüzünlü ama huzurlu biten kitaplardandı benim için.
Hikayen anlatıldığı için mutluyum Maximilian Wagner!
“Çünkü ancak hikâyesi anlatılan insanlar var oluyordu.”
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020134,8bin okunma
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada âşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
(Garip I, 1941)
“Benim Sevgili Aliye’m,
Mektubunu aldım. “Ben fena kız değilim, senin meyus olmayıp saadetin için hayatımı şimdi fedaya hazırım!” diyorsun. Aliye, bana böyle şeyler yazma… Sonra ben sana deli gibi âşık olurum. Senin ne iyi kız olduğunu biliyorum. Muhakkak ki hayatımda yaptığım ve yapabileceğim en iyi iş seninle hayatımı birleştirmek oldu. Bundan
Orda bir köy var uzakta,
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da,
O köy bizim köyümüzdür.
İlkokuldayken ne heyecanla söyletirdi öğretmenimiz bize bu şiiri. Boğazımız patlarcasına, avazımız çıktığı kadar, haykırarak söylerdik.Köy Enstitüleriyle tanıştıkça, onların dünyasına ayak bastıkça, ne kadar da anlam buldu benim için bu dizeler.
Zindanlardan taşa taşa kar beni
Mamaklardan Metrislerden sor beni
Diyarbekir'e kanla bastım mührümü
Ceset ceset kefen kefen sar beni
Bu türkü mor dağların emanetidir
Firari mahpuslara bir avuç su
Bir türkü dilimi içerdekine
Çeyiz sandığına oyalı yazma
Memeye süt
Ve baharın toprağa bereketidir
Sığmaz dört duvarın yasına dikenli tele
Cesur
Yazarın yazım dili çok güzel. İlginç bir şekilde şiirsel geliyor. Kendine özgü, dağınık ama aynı zamanda düzenli bir kalem.
Karakterilerin iç çatışması, düşünceleri çok iyi verilmiş. Kitaptaki o soğuk ve umutsuz ama aynı zamanda esprili havayı iyi yansıtmış yazar. Karakterlerle ya da karakterlerin yaşadıklarıyla bir bağ kuramasam da onları iyi
İlk defa bir kitap için inceleme yazma gereği hissettim ve gerçekten ne okudum ya ben dedirten bir kitap oldu. En son hangi kitapta böyle hissettim diye düşündüm de sanırım
Kardeşimin Hikayesi de aynı şekilde bir durum yaşamıştım. Ama kesinlikle bu kadar yoğun değildi.
Kitap üç bölümden oluşuyor. Sırasıyla büyük defter, kanıt ve üçüncü yalan diye. Kitapta yoğun olarak savaş , yoksulluk, pedofili, travma, aile içi sorunlar, cinsel yönelimler vb kötü olabilecek bir çok durumu içinde barındırıyor. Okurken çok iyi akıyor, kesintiisiz ama her sayfasında birçok kez negatif durumla karşılasinca bu kadarına gerek var mıydı diye düşünmeden edemiyor insan. Her anlamda bu kötü durumu iliklerine kadar hissedebiliyorsunuz.
Kitabın ilerleyen sayfalarında karakterleri birçok kez karıştırdığım oldu, özellikle son bölümünde. Tamamiyle bir hayal ürünü müydü okuduklarım yoksa gerçekten var olan durum muydu emin olamadım. Hele de son sayfası. Kitap yarım kaldı bence. Devamı gelmeliydi. O şekilde bitmemeliydi :))
Genel olarak kitap güzel, akıcılığı çok iyi, bir sonra ki senaryoyu kesinlikle kestiremiyor insan :)) amaaa... İşte bilinenin dışında bir tarzı olduğu kesin ve bunu bu şekilde kabul edip o yönde bir beklenti ile eline alıp okuması gerekiyor diye düşünüyorum.
Yalnız yazma işi bile yeter; insanı sakinleştirir, soğukkanlı yapar, eski yazar alışkanlıklarımı dürter, anılarımla mariz hayallerimi bir iş, bir meşgale haline sokar...
On altı yüzyıl ortaçağın da bir değirmenci olan demenico scandella, lakabı menocchio olan bir köylü okuma yazma öğreniyor. Çeşitli kitaplar okuyor ve aydınlanıyor kendince çeşitli fikirlerini oluyor ve bunları küçük köyünde açıklıyor. Menocchio'nun okuduğu kitaplar içinde Kuran olduğu söyleniyor. Menocchio dönemin kilise zorbalığına,
İşçi sınıfına ait bir aile ve tarla işçiliğinden küçük esnaflığa geçen bir babanın kızının hatıralarından kaleme alınmış hayatı.
Ernaux'un yazma serüvenini tüm şeffaflığıyla anlatmasını çok seviyorum.
"Yokluklara ve mecburiyetlere katlanarak geçmiş bir hayatı anlatmak için ne sanatın tarafını tutmaya ne de sürükleyici ya da dokunaklı bir şey yapmaya çalışmaya hakkım var." diyor. Yani bize hafızasının en doğal, en yalın halini anlatmaya karar veriyor.
Babamın YeriAnnie Ernaux · Can Yayınları · 20222,150 okunma
Rastgele bir yazı nedir ve özellikleri nelerdir? Baş özelliği, yazarın belli bir konuyla ilgilenmeyi hiç düşünmemiş olması, ama bu konuda bir dizi sohbete katılma veya deneme yazma çağrısı üzerine ilgilenmiş olmasıdır.