Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sen olmazsan bu hayatın hiç anlamı yok ki inan, nasıl anlatsam? Sabahlara uzayan geceler ne soğuk, dayanılmaz sen yoksan Hiç kalkmıy'ca'm ve uyanmıy'ca'm uykudan seni duymazsam Kıvrılıp kalıca'm yatağımda acıyla gelip beni sarmazsan Anlamazsan, hiç sevmedin Ah şu ben, sana tutsak Dört bucak, yedi iklim seninleyim Aniden can veriyor Denizlerinde martılar sen giderken Bir telaş, bir kargaşa Dolanır dururum bir boşluğun ortasında Ve sen bilmiyorsun Yaşama sebebim, kaderim, son nefesim, tek sensin
"Varlık yokluktur, yokluk da varlık! Hepsi gören göze bağlı!"
Niye böyle yaşadığını, imkânları varken neden daha iyi yiyip içmediğini, niçin kendisini soğuktan koruyacak samur kürke bürünmediğini sorduğumda, "Özgürlük ve iktidar uğruna!" diye cevap vermişti.Ona göre ruh, dünya nimetlerinin tutsaklığından kurtuldukça özgürleşiyor, bağımsızlaşıyor ve dünya yüzünde hiçbir krala ve imparatora nasip olamayacak bir büyük iktidara kavuşuyordu. Dedikleri bana karışık geliyordu ama doğru bir yanı da vardı. Bütün dünyayı dolaşsan, yedi iklim dört bucağı tarasan hiçbir şeye ihtiyaç duymayan tek bir hükümdar bulamazdın. Hepsinin saraya, kumaşa, silaha, hayvanlara, ikram edecek yiyeceklere, cellatlara, askerlere, altına, gümüşe ihtiyacı vardı. Bunlar olmadan hükümdarlık yapılamazdı. Engereğin gözünü kamaştıran şatafatı yaratan da bunlardı zaten! Oysa Mevlevi dervişinin omzunun öpülmesi ve saygı duyulması için bir tek çöpü bile olması gerekmiyordu. "Aslında" diyordu, "varlık yokluktur, yokluk da varlık! Hepsi gören göze bağlı!" Kendini feda etmenin, yüce bir varlığın içinde eriyip gitmenin müthiş hazzını yaşıyordu. Allah onun için aradaki perdeyi kaldırmış ve ona cemalini göstermişti. Kendi benliğini silip attığı için, artık ölümlü bir kul değil, Allah'ın ta kendisiydi o.Bundan büyük özgürlük ve iktidar mı olurdu! Derviş, Tanrı olmuştu.
Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Yedi iklim dört köşeyi dolandım Meğer dünya her tarafta bir imiş... Dadaloğlu
Atatürk ve Dr.mazhar osman
-osman bey delilik nasıl birsey +paşam az da olsa herkeste bir parça vardır -ne demek istiyorsun, bende de mi var +ooo.. sizde herkesten bin beteri var içeride ve dışarıda dört iklim yedi cihana kafa tutmak akıllı adamın yapacağı iş mi
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Babamın son fotoğrafına bakıyorum mesela: Otuz beşinde bir adam. Onun kişisel tarihinde o yaştan ötesi yok. Ne yaparsa yapsın benden yedi yaş küçük; zaman aktıkça daha da küçülüyor ama elleri ayakları hiç küçülmüyor. Ve nasıl bakarsam bakayım, o adamı hep benden daha yaşlı biriymiş gibi görüyorum. Yazdığım gibi efendim, zaman konusunda aklım çok karışık. Velhasıl hayat beklemiyor, beklemek gibi bir derdi de yok. Biz onu anlayana kadar gelip geçecek.
Reklam
Mazhar Osman Atatürk'le görüşmektedir. Bir ara Ata­türk sorar: – Osman Bey, bu delilik nasıl bir şey? – Gazi Paşam az da olsa herkeste bir parça vardır, deyince Atatürk: – Ne demek istiyorsun, bende de mi var? Hoşsohbet ve sözünü esirgemeyen biri olan Mazhar Osman: – Ohooo... Sizde herkesten bin beteri var. İçeride ve dışarıda dört iklim yedi cihana kafa tutmak akıllı adamın yapacağı iş mi? Atatürk dakikalarca güler..
Sayfa 74
Bugünlerde bahar indi Çukurovanın düzüne Yürekten kan çekilir Damarlara kan dagılır gibi Rahat Dagılır yedi iklim dört bucaga Memet kardeş Mustafa kardeş Döne Zala Hatçe Maraşlı Matatyalı Sivaslı ırgatlar Tekmil ırgatlar Gene sersefil döküldü yollara Tozlu yollara Yolda yılok bir çeşme aglar Bozkıra yürürler öyle Yürürler başak kokusunda
Sonra, yağmur oldu yağdı zaman, dünyayı yedi bitirdi, hayat dedim adına, Hiç durmadan devam etti. Tanıdığım, bildiğim, gördüğüm her şey -ama her şey- parmaklarımın arasından aktı gitti. Kum gibi... Kum gibi aktı gitti.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.