"Ördekleri seyrediyordum. Ne kadar kolaydı işleri. Kira yok, yemek sorunu yok, iş sorunu yok. İnsanların kendilerini öldürmelerinde ya da delirmelerinde şaşılacak bir şey yoktu."
herkesin aklındaki o soru
Düdüklü tencere yiyeceği nasıl çabuk pişiriyor? Tencere daha 14. yüzyılda hemen hemen tamamıyla bugünkü şeklini aldı. O zamanlar tencereler sadece yemek pişirmek için değil, su kaynatmak hatta içinde çamaşır yıkamak için bile kullanılıyordu. En eski tencereler dökme demirdendiler. Sonraları toprak, bakır, alüminyum, emaye ve camdan olanları
Sayfa 97 - AykırıKitabı okudu
Reklam
❝ Bir Kalbiniz Vardır, Onu Hatırlayınız..
İsmet Özel’in çok sevdiğim bir şiiri şu dizelerle bitiyor: “Herkesin bir bahanesi var, senin yok / biraz bekleyebilirsin, daha sonra / burada kalamazsın, başa dönemezsin / ama dön / eve dön! şarkıya dön! kalbine dön! ... Ev deyince hepimiz yanından dere akan, yaz kış bacası tüten o tek katlı yapıyı resmediyoruz hâlâ. Eski şarkılarımız yenileri
Sayfa 18 - E-KitapKitabı okudu
Gerçekten ülke ve halk için çaba gösteren tek bir kişi yok mu? "Tabii ki var! Ama şunu bilmelisin ki iyi insanlar da yemek yemek zorunda ve devrimciler de aşık olur. Yemek ve aşk için para gerekir. O yüzden devrim para toplama işine döner. Para toplanınca yemek sorunu çözülür ve evlenirler. Sonra paranın kölesi olur ve sonsuza kadar bundan kurtulamazlar. Devrim, siyaset, ülke ve halk hepsi unutulur."
Sayfa 153Kitabı okudu
Gençken herkes devrimcidir ama sonra gerçekler ağır basar
"Bu yaygaralarda hiç iyi insan yok mu? Gerçekten ülke ve halk için çaba gösteren tek bir kişi yok mu?" "Tabi ki var! Ama şunu bilmelisin ki iyi insanlar da yemek yemek zorunda ve devrimciler de aşık olur. Yemek ve aşk için para gerekir. O yüzden devrim para toplama işine döner. Para toplanınca yemek sorunu çözülür ve evlenirler. Sonra paranın kölesi olur ve sonsuza kadar bundan kurtulamazlar. Devrim, siyaset, ülke ve halk hepsi unutulur.
Sayfa 153 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
...yemek salonunun kızışmış atmosferinde de her çeşidinden sözcükler birbirini bastırarak, sıkıştırarak uçuşuyorlardı: Gelişme, hükümet, edebiyat, vergi sorunu, kadın sorunu, hukuk sorunu; klasizm, realizm, nihilizm, komünizm, enternasyonel, tutucu, liberal, kapital; yönetim, organizasyon, dernek, hatta kristalleşme..!
Sayfa 150Kitabı okudu
Reklam
(...) romanın yani bizim yaşam oyunuzumun en derin problemi cinsellik meselesi değildir, mide sorunu da değildir. Romanımızın, senin romanının Felipe, benim romanımın, Don Sandalio’nun romanının en derin problemi bir kişilik problemidir, olmak ya da olmamak problemidir ve yemek ya da yememek, sevmek ya da sevmemek problemi değildir; ...
Elbette, okul bir klinik degidir. Ancak bir çocuğun hayatının ve gelişiminin sürdüğü iki ana ortamdan birisi olan okul, okul dışında da tedavisi sürdürülen çocuğa uygun düzenlemeler yapmakla sorumludur. Bu konuda tereddüt eden yönetimlerin kendilerine sorması gereken sorulardan birisi şu: Şeker hastalığı olan bir çocuğa okul yemekhanesindar dan yemek çıkmasını yadırgar mısınız? Diğer çocuklar açısından bunu bir haksızlık olarak görür müsünüz? O zaman DEHB tanıdı (ya da başka özel gereksinimi olan) çocukların eğitimlerini sürdürebilima leri ve bunu herkesin gittiği okullarda yapabilmeleri için ek önlem- jer almayı neden yadırgıyoruz, yadırgıyorsunuz? Bu da, tıpkı şeker hastalığı gibi çocuğun ya da ailesinin tümüyle elinde olmayan bir sorunu yansıtıyor. Bu bozukluğun kontrolü için sizin ve ailenin kendine düşenleri yaptığınızdan emin misiniz?
Sorun şu ki bu kölelik neden böyle sürüp gidiyor? İnsanlar, tüm işlerin mantıklı bir amaç için yapıldığını baştan kabul ederler. Başkasının hoş olmayan bir iş yaptığını görürler ve işin gerekli olduğunu söyleyerek sorunu çözdüklerini düşünürler. Örneğin kömür madenciliği zor bir iştir ancak gereklidir çünkü kömüre ihtiyacımız vardır. Kanalizasyonda çalışmak hoş değildir ama birilerinin kanalizasyonda çalışması gerekir. Bulaşıkçının işi içinde aynı şekilde düşünülür. Bazı kimseler restoranda yemek yemek zorundayken, bazıları da haftanın seksen saatini onların tabaklarını silerek geçirmesi gerekir. Bu, uygarlık gereğidir ve bu yüzden sorgulanamaz bir durumdur. Göz önünde bulundurulması gereken şey budur.
Sayfa 136
Öyleyse hazzın psikodinamiği nasıl işliyor? Neden insanlar hazza bu kadar müptela oluyor­lar? Esas itibariyle hazzın psikodinamiğini ben "ölümden ka­çış" olarak özetleyebilirim. İnsan neden hazza bu kadar müp­tela olur? Çünkü ölümle baş edemiyordur. Ölümle muhase­besini yapamıyordur. Ölüm onun hayatına yapıcı bir kuvvet olarak
310 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.