Hep düşündüğümüz nasıl ifade edeceğimizi bilmediğimiz şeyleri bizim yerimize ifade eder. Bazen de düşündüklerimize çok daha iyi, çok daha yeni açıklamalar getirir. C. G. Jung’un bir birey olarak kendini anlamanın, benliğini bulmanın önemini anlattığı kitabı Keşfedilmemiş Benlik tam olarak bunları sağlamakta.
Kitapta değinilen bir çok konu yanında asıl vurgu yapılmak istenen; bireyin benliğini, ruhunu, psikolojisini anlaması. Toplumların değişimi bireyden başlıyorsa bireylerin değişimi birinin birbirinden bağımsız incelenmesi gerektiğini düşünüyor. Her birey içinde kendi kozmosunu barındırıyor. Bu sebeptendir ki bireyler, kendilerini ve diğerlerini anlamak için ön yargıları, toplumsal değerleri, genellemeleri, varsayımları ve tecrübelerini bir kenara bırakmalı. Tüm bunları kenara bırakmayı başaramadığımızda sınırlar çizmeye, duvarlar örmeye, kendimizi ve başkalarını birer kalıba sokmaya, anlamsız üç beş kelimeyle tanımlamaya başlıyoruz ve bu yüzden anlayıştan, anlamaktan git gide uzaklaşıyoruz. İnsan bu kadar karmaşık, farklı bir varlıkken kendimizi bu kalıplar içine hapsederek benliğimizi basite indirgiyoruz..