Bu, son savaşımız olacak Olric. Sonu nasıl gelirse gelsin, yorgun ordumuz son savaşını veriyor. Askerler, yorgun ve isteksiz. Zafer ya da yenilgi onlar için aynı anlama geliyor artık. Artık savaş istemiyorlar.
Sayfa 564Kitabı okudu
Dünya çok gecikmiş bir yenilgi dünya bazı sabahlar mecburiyet.
Reklam
“Yenilgi, yenilgim, yalnızlığım ve kimsesizliğim; Binlerce zaferden değerlisin benim için, Ve dünyanın tüm şanından şöhretinden daha tatlısın yüreğime.”
Sayfa 32 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Ateşi çalmayı denedim, bir yangın yerine dönmüşken dünya. Tuzaklar kurdum, uçurumlar ortasında. Ama yine de telaşlandı zorbalar. Kanıtlar getirdiler, kitaplardan alınhlar yaptılar... İşte o günlerden beri, benim her kurtuluşumda bir yenilgi payı var. Benim her mutluluğumda... Ateşi çalmayı denedim. Tanrılara gerisin geri götürdüm sonra...
“Yenilgi bir gerçeklik olarak kabul edilene dek kimse yenilmez.”
Daha az kötüyü seçmek de bir tür yenilgi midir? diye merak etti.
Reklam
Babam, zavallı ihtiyar! Bozguna uğradığını biliyor, ama kabullenemiyordu... Yenilgi dibe bir çöksün hele, diye geçirdim içimden, işin gücünü ve yaşını aştığını anlasın, o zaman küreği fırlatıp eve döner. Tanrı geyikleri korusun.
"Mutluluk insanı tatlı yapar. Başarı ışıltılı. Zorluklar güçlü. Hüzün insanı insan yapar. Yenilgi mütevazı. Tanrı'ya asla 'Neden ben?' diye sormayın. Ne olacaksa zaten olur..." Arthur Ashe
Sana Vae victis! diye bağıracaklar. Oysa, aşkın olduğu yerde, "Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır."
Sanıyorum,ilki hüzün (-o hep,gelir...) : “keşke”nin sınırına ulaşan; ağır bir üzüntü de taşıyan,ama yaşanmış doluluğa “çek git” diyemeyen hüzün...(En azından üç ayrı yüzde görmüştüm onu-farklı durumlarda; ama,hep,benden,benim bir eylemimden kaynaklanan durumlarda-üstüme yoktur hüzün vermede...!) Sonra,kırıklık,burukluk,yitiklik-evet,acı (-onda da bir hayli becerikliyimdir!...) : Artık geri çevrilemeyecek bir sürecin sonuyla; birşeyin sonsuza dek yitirilmiş olduğu bilinciyle gelen,yılgı,yenilgi,yıkım Hep buna benzer şeyler oldu ‘öteki’lere bıraktıklarım galiba-hep değer yitimleri... Şimdi,ummak istediğim tek bir şey var: bütün bu yitim içinde,o sevdiklerimde,geriye benimle ilgili,saygıya benzer bir şeylerin kalmış olması (o “üçüncü temel değer”i buluşumu anımsıyorum: ben de,iki yandan da yitim içindeyken farkına varmıştım onun-‘ne hakt edeceğini bilememe’durumu içindeyken gelmişti,kendiliğinden geride birazcık da olsa saygı bırakabilmişsem,ne ala;yoksa da yoktur işte...
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
“Doğanın döngüsünde, zafer veya yenilgi diye bir şey yoktur; yalnızca devinim vardır.” “Ceylan bitkileri yer ve aslan tarafından avlanır. Önemli olan kimin daha güçlü olduğu değil, Tanrı’nın bize ölüm ve yaşama dönüş döngüsünü ne şekilde gösterdiğidir.”
Sayfa 25 - Can Yayın EviKitabı okuyor
CESARET ANA Kim yenildi? Kodamanların yenilgisi başka, aşağıdakilerin yenilgisi başkadır. Hiç uymaz birbirine. Hatta bazan yenilgi aşağıdakiler için zafer bile sayılır; yitirilen tek şey onurdur. ..... Genel olarak diyebilirim ki, yenilgi ve zafer bizim gibi sıradan insanlara pahalıya patlar. Bizim için en iyisi politikanın batağa batmasıdır.
Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü
Osmanlı İmparatorluğu imparatorluk olmaktan çıkmıştı artık. Balkan Savaşları, imparatorluğu Avrupa’daki topraklarından etmiş, Dünya Savaşı da bütün Arap eyaletlerini elinden almıştı. Bu yenilgi kendisine acı gelmekle beraber, Mustafa Kemal bu toprakların kaybına o kadar üzülmüyordu; bir bakıma bunun böyle olacağını öteden beri görmüştü. Bu onun, kanserli dış organlarını kesip atmış, atalarının bereketli toprağında yoğun ve sağlam bir beden halinde tekrar hayata kavuşmuş yeni bir Türkiye hayalini daha da elle tutulur hale getirmişti. Yabancı toprağı olan Suriye elden gitmişti. Ama Türk anayurdu Anadolu henüz yaşıyordu, yaşaması da gerekliydi. Ülkenin geçmişi ve geleceği, işte burada, şu sıradağların ardında yatıyordu.
Genç kadın şimdi, kalbini kemiren bir tereddütle neye karar vereceğini düşünüyor; başta düşünülmeden yapılan bir şeyin, ilerde pişmanlık verecek bir hata şeklinde görüle­bilmesi ihtimalinden endişe ediyordu. Ve bu, ekseriya böyle olurdu. Pek çok evlilik biliyordu ki o kadar arzuyla yapıldığı halde neticede hep birer faciayla nihayet bulmuştu. Aşk... Onu bu hale getiren zaten o değil miydi? Vaktiyle kendisi için açılan kollar, şimdi kim bilir kimi kucaklıyordu. Niha­yet, bunun da öyle olacağında şüphe yoktu. Halbuki o za­man, daha genç ve daha güzeldi. Bir erkeği büyüleyebilecek kuvvetleri vardı. Halbuki şimdi?.. Bunu düşündükçe, kalbinde manevi bir yenilgi hissedi­yor; bir gün artık heves alınmış, oynamaktan bıkılmış, kırık bir oyuncak gibi bir köşeye atılmaktan korkuyordu. Son­ra onu, kendisinden daha genç, daha güzel bir kadınla yine böyle bir arabada gezmeye giderlerken görüyor; şimdi ken­disine saçılan iltifatların, o zaman bir diğerine sarf oluna­cağını düşünerek derin bir kıskançlık hissediyordu. Nihayet böyle olacak değil miydi? Hatta belki büsbütün terk edile­cekti. O zaman?.. O zaman, artık yaşamamalıydı. Onu şim­di bile kıskanıyordu. Mesela kendisinden ayrıldıktan sonra, bir diğerinin peşinden gitmeyeceğini kim temin edebilirdi?
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.