“Büyük hatalar yapmış olabiliriz. Büyük yanlışlıklar. Ama acı çekmen için bizi öldürmene gerek yok. Sen zaten öldürdün. İkizini. Asil’i. Şimdi lütfen çöz bizi. Artık her şeyi biliyorsun. Aramızda tek bir yalan kalmadı. Çöz bizi. Yeniden bir aile olalım.”
“Yarattığım kara delik durmuyor. Her geçen gün daha da eksilmiş uyanıyorum. Ve korkuyorum. Hem de çok. Çok kısa bir süre içinde bilinç düzeyimin düşeceğini biliyorum. Mektup için öğrendiğim yazmayı, okumayı unutacağımı, yaşıtlarımın çok gerisinde bir zihin düzeyine sahip olacağımı da biliyorum. Ve korkuyorum.”
''İçini kadına döken erkeğin baba olmaktan başka çaresi yok mu? İçindekini kadına dökmek, babalığı kabul kararı mı? Hayır! İçin dökülmesi sevmenin sonucudur. İçin dökülmesinin nedeni sevmektir. Çocuk sahibi olmak değil. Dönüşü olan hiçbir karar kesin değildir.''
“Mevsime göre çiçekler dikiyordu toprağa. Ama ayakucuna değil. Papatyalardaydı sıra. Kim bilir o mezarda yatanın yakınları ne düşünüyordu gelip de çiçekler içinde görünce? Derda onlarla hiç karşılaşmamıştı. Çünkü sabahın ilk saatlerinde işini bitirip başından ayrılır, sonra da yıllar içinde genişleyen mezarlığın uzak köşelerine giderdi. Ekmeğinin peşinde.”
Hatırlıyorum, bir iki yazarın gülle gibi cümlelerini, filozofların kestikleri raconu: “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.” Yanılıyor hepsi de. İnsan, hiçbir şeyi değil, her şeyi bildiği için mutsuz!.
Olmak istediği yerde değildi ve yapmak istediği işi yapmıyordu. Dolayısıyla konunun yaşadığı şehirle bir ilgisi yoktu. Dünyanın herhangi başka bir şehrinde de yaşıyor olabilirdi. Ama nerede olursa olsun, oradan nefret ediyor olacaktı. Çünkü aklı başka yerdeydi. İnsanın bedeniyle aklının aynı koordinatlarda olmaması bir felaketti. Örneğin, insanın aklı dünyada kaldıysa, cennet bile ona cehennem gibi gelirdi.
''Dünyanın en şansız çocuklarından biriydi. Çünkü ailesi, kentin en büyük mezarlığının yanından, ikinci en büyük mezarlığının yanına taşınmıştı. İsa yine mezar temizleyecekti. Temizledikçe de, bir önceki mezarlıkta yaşananları hatırlayacaktı. Oysa unutmak istiyordu. Unutmanın en kolay yolunu da anlatmak sanıyordu.''
Dünyayı cehenneme çeviren onun cennet gibi olması gerektiğine dair beklentimiz. Dünya dünyadır. Ölü de ölü. Çok geçmeden bunu kendiniz anlayacaksınız. Sizin için herkesin perişan olması da hiçbir işe yaramayacak.