Sende gördüğümü görecekler diye, ödüm kopuyor... hep aklıma geliyorsun, bak gördün mü? senin de gidecek, başka bir yerin yok... kaçmak istedikçe sana yakalanıyorum söndürmek istedikçe sana yanıyorum... yenildim işte ama yine de seni seviyorum sana bir sarılsam şimdi kırılsa yalnızlığımın kemikleri beni yokluğunla savaştırma kaybederim ÖZDEMİR ASAF
Kemikleri dişlerle parçalamak yasaktı ama sana serbestti, sirkeyi höpürdeterek içmek yasaktı ama sana serbestti. Yemek artıklarının yere dökülmemesine dikkat edilmesi gerekiyordu ama sonunda çoğu senin oturduğun yerin altında olurdu... Lütfen baba, beni yanlış anlama, bunlar aslında bütünüyle önemsiz ayrıntılardı. Ancak benim gözümde bütünüyle yetkin biri olan senin, bana koyduğun kurallara uymamanla benim için ezici olmuşlardı.
Reklam
Yerin Kemikleri
Olmaman gereken bir sürü yere gitmeden nerede olman gerektiğini bilmek ender bulunan vergilerden biridir.
Sayfa 691 - NEMMERLEKitabı okudu
Sana bir sarılsam şimdi, kırılsa yalnızlığımın kemikleri:
“Sende gördüğümü görecekler diye, ödüm kopuyor. Hep aklıma geliyorsun, bak gördün mü? Senin de gidecek, başka bir yerin yok. Kaçmak istedikçe, sana yakalanıyorum. Söndürmek istedikçe, sana yanıyorum. Yenildim işte! Ama yine de, Seni Seviyorum. Sana bir sarılsam şimdi, kırılsa yalnızlığımın kemikleri.”:::!!!
Çocukluğumda seninle çoğunlukla yemekte bir araya geldiğim için verdiğin dersler büyük ölçüde doğru sofra adabını kapsardı. Masaya konulan yenmek zorundaydı, yemeğin kalitesi hakkında konuşmak yasaktı ancak sen yemekleri çoğunlukla yenilemez bulurdun, "Hayvan yiyeceği" derdin, "Davar" ın (aşçı kadın) berbat ettiğini söylerdin. Açlığının şiddetinden ve her şeyi hızlı, sıcak ve büyük lokmalar halinde yemeyi sevdiğinden, çocuğun acele etmek zorunda kalırdı; sofrada kasvetli sessizlik olur, uyarılarla bölünürdü; "Önce ye, sonra konuş!" ya da "Daha hızlı, daha hızlı, daha hızlı" ya da "Gördün mü, ben yemeğimi çoktan bitirdim." Kemikleri dişlerle parçalamak yasaktı, ama sana serbestti. Sirkeyi höpürdeterek içmek yasaktı, ama sana serbestti. Asıl mesele, ekmeğin düzgün kesilmesiydi; ama bu işi üzerinden sos damlayan bir bıçakla yapıyor olman önemsizdi. Yemek artıklarının yere dökülmemesine dikkat edilmesi gerekiyordu, ama sonunda çoğu senin oturduğun yerin altında olurdu. Sofrada yalnızca yemekle ilgilenilmeliydi, oysa sen tırnaklarını temizleyip keser, kurşunkalemlerini yontar, kürdanla kulaklarını temizlerdin. Lütfen baba, beni yanlış anlama, bunlar aslında bütünüyle önemsiz ayrıntılardı, ancak benim gözümde müthiş yetkim biri olan senin bana koyduğun kurallara uymamanla benim için ezici olmuştu
Sayfa 11 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Çocukluğumda seninle çoğunlukla yemekte bir araya geldiğim için verdiğin dersler büyük ölçüde doğru sofra adabını kapsardı. Masaya konulan yenmek zorundaydı, yemeğin kalitesi hakkında konuşmak yasaktı - ancak sen yemekleri çoğunlukla yenilemez bulurdun- "Hayvan yiyeceği" derdin, "Davar"ın (aşçı kadın) berbat ettiğini söylerdin. Açlığının şiddetinden ve her şeyi hızlı, sıcak ve büyük lokmalar halinde yemeyi sevdiğinden, çocuğun acele etmek zorunda kalırdı; sofrada kasvetli sessizlik olur, uyarılarla bölünürdü: "Önce ye, sonra konuş" ya da "Daha hızlı, daha hızlı, daha hızlı," ya da "Gördün mü, ben yemeğimi çoktan bitirdim." Kemikleri dişlerle parçalamak yasaktı, ama sana serbestti. Sirkeyi höpürdeterek içmek yasaktı, ama sana serbestti. Asıl mesele, ekmeğin düzgün kesilmesiydi; ama bu işi üzerinden sos damlayan bir bıçakla yapıyor olman önemsizdi. Yemek artıklarının yere dökülmemesine dikkat edilmesi gerekiyordu, ama sonunda çoğu senin oturduğun yerin altında olurdu. Sofrada yalnızca yemekle ilgilenilmeliydi, oysa sen tırnaklarını temizleyip keser, kurşun kalemlerini yontar, kürdanla kulaklarını temizlerdin. Lütfen baba, beni yanlış anlama, bunlar aslında bütünüyle önemsiz ayrıntılardı, ancak benim gözümde müthiş yetkin biri olan senin bana koyduğun kurallara uymamanla benim için ezici olmuşlardı.
Sayfa 11 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
109 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.