Buruşuk pardesülü adam dalgın
gittikçe daha dalgın, elinde cetvel
masada hesap makinesi, pusula
yetmiyor dibe dalmasına
bağlıyor kalın bir urganla
beline ağır bir sandık
salıyor kendi
yeşil yosunların
kırmızı balıkların
uçan kabarcıkların
derinliklerine
orada
bir sandık buluyor
yakutlar, altınlar, pırlantalar
adam dibe inmek için beline bağladığı
sandığını keşfediyor dibe ulaştığında. Öyleyse adamın eyvah ışıdı yüreği
eve dönmesine gerekçe
bulamıyacak bir daha.
"...Ormandaki koruluğa doğru girdiklerinde Catherine gözlerini kırpıştırdı, güneşin parlak ışıklarından gölgeye geçince görüşü beneklenir gibi oldu ancak sonra alıştı. Başının üzerindeki ağaçların oluşturduğu yeşil örtü çok hoştu. Kuşların cıvıltısını duyduğunda onlara bakmak için atının üzerinde hafifçe arkaya kaykıldı. O anda etraflarını altı yedi tane atlı adam sarmaya başladı.
Edmund arkaya döndü ve bağırdı, "Dörtnala bir şekilde doğruca kaleye geri gidin! Onları elimden geldiği kadar oyalayacağım."
Catherine etraflarında hızla koşturan adamlardan gözlerini ayıramadı. Edmund'un kılıcı elinde hazır bir şekilde onlarla doğru yaklaşmak için atını mahmuzlamasını izledi.
"Hemen şimdi Catherine!" diye bağırdı Stephen. Catherine'in atını frenleyerek onu döndürdü ve dörtnala koşması için atı tokatladı. Catherine'in atı şahlanarak koşmaya başladı.
Catherine omuzunun üzerinden arkaya baktığında Edmund'un iki adamla savaştığını gördü. O bunu izlerken adamlardan diğer dört tanesi hızlarını kesmeden onlara doğru gelmeye başladı.
Çok geçti, Catherine atını mahmuzlamıştı. Atını koruluktan açık alana doğru sürerken iki yanında iki tane atlı adam beliriverdi. Catherine'i aralarında sıkıştırmak istiyorlardı. İçlerinden biri öne doğru eğilip Catherine'in atının dizginlerini yakalayıverdi..."
Uzun süredir kendimi amaçsızca uçan bir balon gibi yitik hissediyordum. Sonra bu adam geldi, beni aşağı çekti ve ipi bileğine bağladı. Bu çok tuhaf ama bir yandan doğru hissettiriyordu.
"Orada yaptığın şey çok güzeldi," dedim.
"Ne, evsiz bir adama bozuk para vermek mi?"
"Evet," dedim. "Çoğu insan yapmıyor."
"Eh, daha çok insanın yapması lazım. Ama onlar da bizim gibi insan. Sebep ne olursa olsun, hayatları planladıkları gibi gitmemiş. Belki kendileri yanlış bir şey yaptıkları için. Belki de bir başkası bir hata yaptığı için. Kim bilir? Ben evsizlerin bireysel bir sorundan ziyade toplumsal bir sorun olduğunu düşünüyorum. Bu insanlar dünyamızın bir parçası. Daha çok insan yardım etmeli. Ben yardım etmeyi seçiyorum."