Katedral onun için yalnızca bir toplum değil, tüm bir evren, tüm bir doğaydı. Yeşillik olarak her zaman çiçeklerie kaplı vitraylardan, gölgelik olarak kuşlarla dolu sakson tarzı sütun başlıklarının taştan yapraklarından, dağ olarak kilisenin devasa kulelerinden, okyanus olarak ayaklarının dibinde gürüldeyen Paris'ten başka bir şey düşlemiyordu. Bu anaç yapıda en çok sevdiği şey, ruhuna can veren ve mahzeninde çaresizce kapalı tuttuğu kanatlarını açmasını sağlayan, bazen onu mutlu kılan çanlardı. Onları seviyor, okşuyor, anlıyor, onlarla konuşuyordu. Çapraz sahının sivri kulesinin küçük çanından, cümle kapısının büyük çanına kadar hepsine karşı şefkat besliyordu. Çapraz sahının çan kulesi ve diğer iki kule onun için, içinde kendi yetiştirdiği ve sadece kendisi için şarkı söyleyen kuşların bulunduğu üç büyük kafesti. Bununla birlikte onu sağır eden yine bu çanlardı, ama anneler çocukları arasında sıklıkla kendilerine en fazla acı çektireni sever.
Sayfa 162Kitabı okudu
Her daim pratik insanların eksikliğinden yakınılır… Derler ki: Birçok siyasi, birçok general bulunur… Kurumların yöneticilere ihtiyacı olsa, istenilen miktar ne kadar olursa olsun, her çeşidinden derhal bulunabilir. Fakat pratik insanlara gelince, onlara hiç rastlanamaz da, bu gibilere hiç rastlanmadığından şikâyet edilir hep. Bazen daha da ileri
Reklam
Sevmenin ipeği olmazmış! Hadi canım sen de! Gün geliyor dışımdan içime doğru seviyor beni. Bütün kaygıları sandığa kaldırmış, ölesiye inanmış bana. Ölümün arka sokaklarını ezberlemiş gibi cesur. Çeşmeden su içer gibi kana kana.... Tutup hiç umursanmamış huylarımı seviyor. Aklayıp paklıyor beni. Birdenbire ışıklar, birdenbire alkışlar... Şefkatiyle çekiyor düştüğüm yerlerden, kendi gözümde büyüyorum. Az şey değil onunla olmak, biliyorum. Boşuna değil bu içimde dallanıp budaklanan sevinç. Bu güneşçe sarılık, bu ormanca yeşillik boşuna değil. Nicedir ateş sarmaş dolaş bacada. Yeni kelimeler buluyorum baktıkça gözlerinde, şiirlerin göğsünü genişletecek kelimeler. Gel "ömürleyelim" diyorum bulduğumuz ilk köşede. Kaşla göz arası tazeliyor nefesimi. Hem kaşıyla hem gözüyle... Bunlar hep güzel yerleri. Yalnız aşkta rastlanacak bir sokakta dudaklarıma ilave ediyor sıcaklığını. Varacağımız durağı geçiyoruz böyle olunca. Ne zaman kaliyor ne mekân aramızda. Birbirine giriyor cinsiyetimiz. Kafiyemizi arıyoruz ve buluyoruz yanışlarımızın benzerliğinde. Keyfi yerindeyken şarkılarını söylüyor bana. Kimi hallice kırmızı kimi ziyadesiyle beyaz. Deliksiz dinliyorum. Ben de az değilim, her mutlulukta bir bityeniği arıyorum. Ağzından dökülen her notanın altına bakıyorum. Boydan boya mutluluğun şüphe çeken bir hâli var çünkü. Umulmadık