Esaret bağlarında gül olmaktansa, özgürlük dağlarında diken olurum... Yılmaz Güney (Pütün)
Sayfa 60 - AlfaKitabı okudu
416 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 15 days
“Nevşehir Cezaevi’nde, siyasiler koğuşunun en dip köşesinde, rutubetli bir duvara komşu bir ranzada, geceli gündüzlü on altı aylık bir çalışmanın ürünüdür. Ranzamdan hiç indirmediğim küçük bir masam vardı. Yatma zamanı gelince, ayak ucuma çeker, ayaklarımı altına sokar, uyurdum. Çoğunlukla, anlattığım insanları görürdüm düşlerimde, onlarla yaşardım.” Yılmaz Güney (Pütün) tam da bu şekilde özetliyor eserini. 1972 Orhan Kemal Roman Ödülü’ne layık görülmüş olan bu harikulade kitap; hayatın gerçeklerini, gerçeklerin geniz yakan ve yutkunma gereği hissettiren o acılığını, varlık ve yokluk arasındaki o uçurumu uzun uzadıya, üstelik insanın yüzüne bir tokat gibi çarparak anlatıyor! Kitabın son sayfasına geldiğinde insan kendinden utanmaya başlıyor. İstek ve arzularının ne kadar boş, ne kadar kendini bilmez ve ne denli doyumsuz olduğunu fark ederek bunca zaman aklından geçirdikleri için isyan ediyor. Arkadaşlığın, dostluğun, sevginin, tutkunun ve bu bağlamda insan karakterinde varolan hırsın ne denli güçlü duygular olduğunu anlatıyor bu kitap. Gerçeklerle yüzleşirken adeta dayak yemiş gibi olacaksınız, yumruklarınızı ve dişlerinizi sıkın. Zira siz evinizde uzanıp yahut kahvenizi alıp otururken okuyacak olduğunuz böylesi bir eser, size bu devasa dünyadaki benliğinizi ve o devasa büyüklükteki egonuzu sorgulatacak..
Boynu Bükük Öldüler
Boynu Bükük ÖldülerYılmaz Güney · İthaki Yayınları · 20171,043 okunma
Reklam
Asıl hapishane insanın kafasında yarattığın hapishanedir. Hayatı sınırlayan hapishane odur ki, ilk fırsatta yıkılmalıdır. Dünyayı daha iyi kavrayabilmek için... Yılmaz Pütün / Güney
Sayfa 60 - AlfaKitabı okudu
¶¶ "Sevdiğim şairleri değişik nedenlerle severim. Şiirimle doğruya bir ilişkisi yoktur bunun. Benim için, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil, Melih Cevdet Anday her zaman 'var' olmuşlardır. Dikkatle severim onları. Hilmi Yavuz'un yazdıklarını merak ederim, şiir alfabelerimiz değişik olsa da. Rimbaud ve Lautréamont sürekli çıtadırlar önümde, kıskanırım onları. Maldoror'un Şarkıları (Lautréamont) 1989'dan bu yana Türkçe'de var; ama hâlâ keşfedilmeyi bekliyor. Ritsos'a gelince: Kendimi keşfederken kılavuzum oldu, 'lalam' oldu. Hayatımda tanıdığım en kusursuz insandır, en yüce gönüllü insandır, bana 'çalışma' denilen şeyi öğreten insandır. Aynı duygusal yakınlığı bir Nihat Ziyalan'a, bir de Yılmaz Pütün'e (Güney) karşı duymuşumdur. Ayrıca Adonis'i, Abdellatif Laâbi'yi, Alan Bosquet'yi anabilirim. Bunlar benim 'şiir' konuştuğum, yanlarında özgürlüğümü eksiksiz duyumsadığım arkadaşlarım." ¶¶
Sayfa 37 - Dünya Kitapları, Yayın Yönetmeni Feridun Andaç, Birinci Basım Nisan 2005Kitabı okudu
Elif Güney Pütün ( Yılmaz Güney’in Kızı)
Babam hep hayatını yazmıştır aslında, ya da yazdığı hayatı yaşamıştır.
Yılmaz Pütün İstanbul'a gelince beni buldu. Pek tanıdığı yoktu. Uzun süre benimle kaldı. Yemeklerimizi, çoraplarımızı paylaştık. Öykü yazıyordu. Arkadaşlarımla tanıştırdım onu. Günün birinde, "Ben oyuncu oluyorum; bir filmde oynayacağım" dedi. "Ulan, senden oyuncu mu olur!" diye güldük. Sadece oyuncu değil, gerçek bir sinemacı oldu. Yılmaz Güney oldu.
Ülkü Tamer
Ülkü Tamer
Reklam
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.