Duyguları paramparça, kanatları acı içinde, hayal aleminde,
Bir kere dahi baba masalıyla uyutulmamış,
küçük bir kız çocuğuydum ben.
Yine de, kendi kendimi koynuma alır,
kocaman kocaman hayaller kurardım.
Belki babam okşar diye sürekli saçlarımı tarardım.
Dışları gibi içleri de güzel olsun diye
bebeklerime makyaj malzemesi yedirir, entarimdeki
Ahh uykusuz ve yorgun kalbim ah !...
Bilirim kırıklarını toplamaya bile fırsat bulamadan,
Kuru bir ağaç dalı gibi defalarca kırdılar seni.
Serçe kadardın, dağlar kadar acılarla yordular seni.
.
Sen yine de her şey yolunda rolü yapmaya,
Hiç kırılmamış gibi tıkır tıkır atmaya devam ettin.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Havaya sıçrayana kadar, her şeyin su ve denizden ibaret olduğunu sanan bir balıktım.
İnsan dertler senfonisi;
En büyük dert benim sandım,
Hiç tahammül edemedim, dertlerimden hep iğrendim.
Fakat gün geldi, hasta ziyaretlerinde bedenimi sevmeyi, saymayı öğrendim.
Esasen konuşmanın değil susmanın,
Aldanmanın değil inanmanın,
Düşmenin değil kalkmanın,
Savrulmanın değil sarılmanın,
Sarhoşluğun değil ayılmanın,
En çok da;
Sevmenin değil ayrılmanın,
Ölmenin değil yaşamanın insanı yorduğunu,
Ancak, yine de kara bulutlardan sonra yağmurun yağdığını, güneşin doğduğunu öğrendim.
Deprem olmuş yıkılmışız, insanlarımız telef olmuş, acı çekmişiz ama depremden sonra yine değişen bir şey olmamış. Aynı çirkin, plan ve programdan uzak yapılar, dar sokaklar ve üst üste binmiş binalar.