Saat geçmek bilmeyen bir gerçek
Zemheri değil bahar değil güz değil
Alnından dökülen yaz değil
Saat geçmek bilmeyen bir ömür
Buğulu gözlerin odağında kara bir leke
Ve ölümden öte bir yokluk hali
Bu mezar
Bu gece
Bu kör hücre değil
Bu
Tanrının işi değil
"...Nasıl ki görebildiğim, duyabildiğim herşey yokluktan gelmişse, gene yok olacak. İşte o yokluk, en büyük varlıktır. Diğer nesneler, kavramlar, olaylar o varlığın ışık ve gölgeleridir. O varlığı içinde bulduktan sonra ışık ve gölgelerin şekli, çeşidi önemli midir? Her şey gönlünce olmak zorundadır. Herşeye mührünü basan, yok eden zaman güçsüzdür. Güneşin doğup batması sadece bir cilve.
Aslında bunların dışında, ebediyetin nabzında yaşıyoruz. Bu nabız ne atar, ne durur! Ancak sezilir; fakat idrakle yaşanmaz; çünkü idrak fânidir; bu acizliğinden dolayı ebedîliği içinde barındıramaz..."
Bu dünya yokluk âlemidir. Var dedikleriniz de yoktur , yok dedikleriniz de. Lakin insan her şey var zanneder. Hatta her şeyi kendinin zanneder . Öyle çok sever ki dünyada sahip olduklarını vazgeçerse her şey biter diye vehmeder. Malı olur bırakmaz , mülkü olur satamaz, şöhreti olur yıkamaz. Ne tuhaf şey! Bu âlem bir rüya alemine benzer oysa. Rüyada sahip olduklarınızı uyanınca yanınızda bulabilir misiniz ? Hem rüyanızda var olanla uyanınca yok diye dertlenir misiniz? İşte bu âlemde o rüya misalidir. Bilin ki bu rüyada sahip olduklarının hiçbiri insanın değildir. Sahiplik makamı da sıfatı da yoktur insanda. Kendisi dahi kendinin değildir. Kendine sahip olamayan başka bir şeye nasıl edecek de sahip olacak?
Zaman ağını örmüş sevgimiz zamana yenik düşmüş
Telli duvaklı geldiğin gün eskilerde kalmış
Yağmur güneşle beraber yağarken bir atın üstünde sen
Beyaz gelinliğinle yolları aşıp gelmiştin
Sana verecek temiz bir sevgim vardı
Aşkla dolan yüreğim seni bekliyordu
Biz yokluk içindeydik
Bu yokluğu düşünmeden gelmiştin gönlüne
Yıllarımız bu köhne
Yalnız iyi sözler yakışır sana
Kötü kelimeler bile
Işığından geçerken senin
İyi sözlere dönüşür
Hüzün sevince
Savaş barışa
Zulüm şefkate dönüşür
Senin kimyanda kömür elmasa
Yokluk varlığa dönüşür
Bir su, bir dere usul, ince
Renklenir, coşar
Sular altında bırakır kendini
Irmağa dönüşür
Bir kimsesiz dirim kazanır bundan
Direnç kazanır
Bir zalim korku kazanır
Bir devrimciyse elbet umut kazanır
Çünkü umut her şeye dönüşür.
Yokluk, eksiklik, ayrılık, bunlara dayanma gücü çocukluğundan geliyordu, birdenbire sanki çok uzaklara bakıyormuş gibi yapmak çocukluğundan kalmış bir şeydi onda.