1yılı geride koyalı kaç ay oldu buradayım. Daha kimsenin iletisine, yorumuna tek laf etmedim. Ama insanlara laf çarparak kendini mutlu eden birine de sakin kalamam. Ha neden ileti yazıyorum şuan, engellenmiş bulunuyorum. Sebep? Hakikatler acı. Kabullenmesi zor. Karşındakı bayana;" Sen eşşeksin ben evliya"diyen birinin kitap sitesinde işi ne? Bir yazara imzalı kitap neden yapıyorsun diyerek isim vermeden gönderme yapmanın nesi doğru? Ha beni neden alakadar ediyor? İşte yazarın yaptığı kitap bağışı iletilerine yorum yapan, destek veren herkese 'sürü' diye hitap edilirse ben susmam.
Neden söylediklerini üzerime alınıyorum? "Beni doğru bulmuyorsanız, ben okyanusum da, ben evliyayım da"siz işte eşeksizniz(af edin ama çıkan anlam bu) derse ben sakin durmam.
Ya kitap okuyun değil de azcık okuduğunuzu anlayın! İnsanları yererek, kendiinden aşağıda görerek, merhametten yoksun olmak cehaletten bile vahim bir durum. Kuran-i Kerimde bile ki Alah'ı Tealanın kelamı, ben demiyor, biz diyorken, bir dur, düşün, hadi işte buyur de "Ben napıyorum?"
Hoş kime diyorsam. Bu kadar egoyu kitaplar düzeltememişken benim yazdıklarım mı düzeltecek?
Geriye tek laf kalıyor;
ALLAH İSLAH ETSİN!!!
"Paran varsa eğer
Bana bir fanile bir don al,
Tuttu bacağımın siyatik ağrısı."
Param var diyorum Nazım baba alayım ama sen yoksun. Sana dünyalar alayım desem nafile. Çaresizlik kokan şiirlerini bize bırakıp çekip gitmişsin işte.
"Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında 10 kere döndü dünya" demişsin. Peki sen öldüğünden beri güneşin etrafında 55 kere dönmüş bu dünya bunu bilir misin? Bütün polisler fark etti artık Gülhane parkındaki en güzel ceviz ağacı olduğunu.
En güzel şeydir şimdi hatırlamak seni. Tarih 23 Eylül 1945 olmasa bile. Türk köylüsü hala kitap yerine topraktan öğreniyor her şeyi. Değişen hiçbir şey olmadı senden sonra.
Ve senin gibi öylesine ciddiye alıyorum ki yaşamayı,
yetmişimi görürsem eğer zeytin dikeceğim. Buralarda yetişmez ama olsun.
Haydarpaşa garında değilim.
Ne sene 1941'in baharı ne saat on beş.
Ama yine de merdivenlerin üstünde güneş yorgunluk ve telaş var.
Ama vakit yok Nazım Baba. Paris yansın yıkılsın artık kimin umurunda.
"Bir de kim bilir
sevdiğin kadın seni sevmez olur
ufak iş deme
yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir
içerdeki adama."
Kitabı bitirir bitirmez hızlıca incelemelere göz attım ve 'acaba aynı kitabı mı okudum?' diye düşündüm. Romanın bende bıraktığı zayıf intiba ve tatminsizliğe karşı romanın mükemmelliğini vurgulayan; "40 yıllık hayalin 5 yılda yazıya dökülüşü" bilgisi başta olmak üzere, kurgu, romana yedirilen tarih, karakterler gibi unsurlar
Sen yoksun
Boşuna yağıyor yağmur
Birlikte ıslanamayacağız ki
Boşuna bu nehrin
Çırpınıp pırpırlanması
Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki
Uzar uzar gider
Boşa yorulur yollar
Birlikte yürüyemeyeceğiz ki
Özlemler de ayrılıklar da boşuna
Öyle uzaklardayız
Birlikte ağlayamayacağız ki
Seviyorum seni boşuna
Boşuna yaşıyorum
Yaşamı bölüşemeyeceğiz ki
Hikmetli bir zatın bir cümlesini söylemişti hocam bana... Sadece bir cümle. Bazen yüzlerce sayfanın yapamadığını bir cümle yapabiliyor. "Namaz varsa her şey var, namaz yoksa hiçbir şey yok." Namaz yoksa varım deme sen de yoksun, dünyanda yok, ne kadar iyi bir insan olursan ol; Namaz yoksa sen hiç yaşamadın. Kuran-ı Azimüşşan da Alemlerin