Beni fark ettiğin anda ve bunu benimde bildiğim anda ne senin şenliğin ne de benim benliğim kalır. Geriye sadece içimizde taşıdığımız Adem ve Havva, ve aramızdaki ezel olasılığı kalır. Bu yüzden şimdi sadece yüzümü değil kalbimi de her an izleyen bir çift göze dair terbiyeyle, aramıza bir uçurum koyuyorum. Senden kaçıyor kendimi senden gizliyorum. Ama aşkın koşulan da değil kaçılan da, açılan da değil kapanan da olduğunun da bilgisindeyim. Peçemi örterek açıyorum sana kapılarımı.
Nokta varlığın özeti. Noktasını bulamamış ya da yitirmiş her harf ol sebepten kusurlu. Ama eski alfabede sıfırı ifade eden şekilde bir noktadır. O zaman varlık yokluk olur, yokluk varlık. Hamid bu yüzden ihtişamlı bir bilmezden gelişle sorar:
Bu sıfır nedir hesâb içinde?
Tecahül-i arifane, çünkü bütün varlık ancak ona doğru değiştiği bir sıfırla mana kazanır. İlimle kavgalı Fuzulî aşka da ilme de son noktayı koyar o noktada; Leyla, sûret-i aşk-ı Mevla’dır.
Fazla söze hiç gerek yok aslında. Noktanın içinde bütün mümkünler saklı. Mümkün nokta gayr-i mümkün nokta. Sır nokta esrar nokta. Bâb nokta evbâb nokta.
Bilinenden bir eser yok. Bilinmeyen nokta nokta.
Bir parantez vakt-i ömrüm. Ölüm nokta doğum nokta. İsmimden sual edilse, bilin beni üç nokta.
Bir aynada seyrettim âlemin cümlesini. Aynam nokta sırrım nokta. Umduğum kadar büyük değilmiş, dünya nokta ben nokta.
Öyle uzaklaşmışım ki menzilden, sıla nokta gurbet nokta. Döndüm baktım aldığım yol, nokta üstünde nokta. Gelen geçti, giden gitti. Sağım nokta solum nokta. Menzil-i maksûda varmış erenler. Söyleyen yok susan nokta…
- Siz uğraşmışsınız da başınız göğe ermiş...
- İşte şimdi haklısınız... Size felaketli bir yol gösteriyorum. Sakın bana aldanmayın. Bu memlekette on dört yaşındaki kızlar, vesika alıp kırıta kırıta kerhaneye giderler de , meydan muharebesi görmüş erkekler siyasi partilere giremezler. Bu hali gören zavallı Türk Milleti de, haklı olarak: "Rey karıya verildi. Erkeklik öldü." diyor. Halbuki reyi millete vermek diye bir şey olur mu? Reyi millet verecekti.